Hâcegi Muhammed İmkenegî Hazretleri Kimdir?

KİM KİMDİR?

Altın Silsile’nin 21’inci halkası, babasının halifesi Hâcegî Muhammed İmkenegî Hazretlerinin hayatı...

Hâcegî Muhammed İmkenegî -rahmetullâhi aleyh- (Altın Silsile 22) - Sesli Kitap

Derviş Muhammed Hazretlerinin oğlu olup hicrî 918 senesinde dünyaya geldi. Gençliğinde Semerkand ve Buhâra medreselerinde ilim tahsiline devam ederken, bir taraftan da babasından tasavvufî terbiye gördü.[1] Babasının vefâtından sonra halîfesi sıfatıyla halkı irşâda başladı.

Rivâyete göre, Şeybânî hükümdârı Abdullah Han (1583-1598) bir gece rüyasında Peygamber Efendimiz’in köşküne gittiğini gördü. Köşkün kapısında duran muhterem bir zât, zaman zaman içeri girip dışarıdaki insanların durumunu Allah Resûlü’ne arz ediyor ve ondan haberler getiriyordu. Bir müddet sonra bu zât, Resûlullah Efendimiz’in gönderdiği kılıcı getirip Abdullah Hân’ın beline bağladı. Abdullah Han uykudan uyanınca rüyada gördüğü bu zâtı aramaya koyuldu ve sonunda onun Hâcegî İmkenegî g olduğunu anladı. Kendisine büyük bir hürmet gösterip sık sık ziyaretine gitmeye başladı.[2]

İrşad hayatının bir kısmını Semerkand’da geçiren Hâcegî Hazretleri, tasavvufî sohbetlerini mescidde yapardı. Misafirlerine hizmet eder, yaşlı hâline rağmen onların sofralarıyla bizzat meşgul olurdu. Azîmetle amel etmeye ehemmiyet verir ve dînin emirlerine riâyet hususunda son derece hassas davranırdı.

Bir gün müridlerinden biri meclislerinde bâzı edebî eserlerin okunması için müsâade istediğinde:

“–Meclisimizde her gün Mişkâtü’l-Mesâbîh isimli hadis kitabından okunuyor. Şüphe yok ki, Resûlullah Efendimiz’in sözlerini zikretmek, diğerlerinin sözlerini zikretmekten daha hayırlıdır.” cevâbını verdi.[3]

HÂCEGİ MUHAMMED İMKENEGÎ HAZRETLERİNE ZAMAN VEFAT ETTİ?

Hâcegî İmkenegî Hazretleri 90 yaşlarında iken hicrî 1008 (m. 1600) senesinde vefât etti.

HÂCEGİ MUHAMMED İMKENEGÎ HAZRETLERİNİN KABRİ NEREDE?

Özbekistan’ın Kitâb şehrinin İmkene köyüne defnedildi.[4]

[1] Muhammed Murâd Kazânî, Nefâisü’s-Sânihât, s. 7.

[2] Bkz. Bedreddîn Sirhindî, Hazarâtü’l-Kuds, I, vr. 202b-203b; Muhammed Hasan, Hâlât-ı Meşâih-ı Nakşbendiyye, s. 129; Muhammed Nûrbahş, Tezkire, s. 161-2.

[3] Kişmî, Nesemâtü’l-Kuds, s. 325.

[4] Muhammed Fazlullah, Umdetü’l-Makāmât, s. 83; Lâhûrî, Hazînetü’l-Asfiyâ, I, 605.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları