Haccın Farz Olduğunu Gösteren Ayetler

Hac

Haccın farz olduğunu gösteren ayetler hangileridir? İslam’da haccın farz oluşunun delilleri.

Beytullah’ı, Hz. İbrahim ve oğlu İsmail (a.s) ile birlikte inşa ettikleri ve ilk hac uygulamasına o dönemde başlandığı için, hac ibadetinin kökenleri Hz. İbrahim’in uygulamalarına dayanır.

HACCIN FARZ OLUŞUNA DELİL OLAN AYETLER

Aşağıdaki âyetlerde haccın başlangıcı hakkında şöyle buyurulur:

“Bir zamanlar İbrâhim’e, Beytullâh’ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): “Bana hiçbir şeyi ortak koşma. Beyt’imi tavaf edenler, namaz kılanlar, rukû ve secde edenler için iyice temizle.”

“İnsanları hacca çağır. Gerek yaya, gerek her uzak yoldan gelen, vasıtalarla sana gelsinler!”

“Böylece onlar kendilerine ait birtakım faydalara tanık olsunlar ve (Allah’ın) kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine belirli günlerde (kurban keserken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan yeyin ve sıkıntı içinde olan yoksula da yedirin. Sonra kirlerinden arınsınlar, adaklarını yerine getirsinler. Beyt-i Atîk’i (Kâbe) tavaf etsinler.” [1]

Mekke kenti 630 M. yılında fethedilinceye kadar, Kâbe putlarla dolu olup, müşriklerce kendi usullerine göre ziyaret ediliyordu. Bu konuda ilk olarak hicretin 6 ncı yılında inen, “Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın” [2] âyeti, başlanmış olan hac ve umrenin tamamlanmasını bildirmiştir. Nitekim o yıl, Allah’ın Elçisi, 1400 kadar sahâbe ile birlikte umre için ihrama girip, Hudeybiye’ye kadar gelmiş, ancak Mekke müşriklerinin umreye izin vermemesi üzerine, “Hudeybiye Antlaşması” nı imzalayarak geri dönmüşlerdi. Bu antlaşma gereği ertesi yıl, bu eksik kalan umre kaza edilmiştir.

Sağlam görülen görüşe göre, İslâm’da ilk hac, hicretin 9 ncu yılında farz kılınmıştır. Dayandığı delil şu âyettir: “Beytullah’a gitmeye gücü yeten herkesin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.” [3] O yıl Hz. Peygamber, Ebû Bekir (r.a)’ı hac emîri olarak görevlendirmiş, kendisi hacca katılmamıştır. Onuncu hicret yılında yaptığı “Veda haccı”, onun yaptığı tek hacdır.

Hadislerde şöyle buyurulur:

“İslâm beş esas üzerine binâ edilmiştir: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.s)’in Allah’ın Elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Beytullah’ı haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” [4]

Yukarıda verdiğimiz, haccın farz olduğunu bildiren âyet inince, Allah’ın Rasûlü ashâb-ı kirama hitap ederek şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah size haccı farz kıldı, haccı ifa ediniz.” Bir adam, “her yıl mı?” diye sormuş, Rasûlullah (s.a.s) susunca, bu soruyu üç kez tekrarlamıştı. Bunun üzerine Allah’ın Elçisi şöyle buyurmuştur: “Eğer evet deseydim, hac üzerinize her yıl farz olurdu, buna da güç yetiremezdiniz. Sonra şunları ekledi: Ben sizi bıraktığım sürece, siz de beni kendi hâlime bırakın. Çünkü sizden öncekiler, peygamberlerine çok soru sormaları ve görüş ayrılıklarına düşmeleri yüzünden helâk olmuşlardır. Ben size bir şeyi emredince onu gücünüzün yettiği ölçüde yapınız, size bir şeyi yasaklayınca da onu bırakınız.” [5] İbn Abbas (r.a)’dan yapılan rivâyette, soru soranın Akra’ İbn Hâbis olduğu belirtilir ve şu ilâve yer alır: “Kim birden fazla hac yaparsa, bu nâfile hac olur. ” [6] Bu hadis, haccın farz olarak tekrarının gerekmediğini gösterir. İslâm hukukçuları, haccın bir defadan fazla farz olmadığı ve fazla haccın nâfile sayılacağı konusunda görüş birliği içindedirler.[7]

Başka bir hadiste şöyle buyurulur: “Hac ve umreyi birbirinin ardından yapın, çünkü bunlar körüğün demir, altın ve gümüşten kiri, pası gidermesi gibi, yoksulluğu ve günahları giderir. Makbul bir haccın karşılığı ise ancak cennettir.” [8]

Bazı durumlarda birden fazla hac yapmak gerekebilir. Adak haccı ve bozulan bir nâfile haccı kaza etmek bu niteliktedir. Kimi zaman ise hac haram olur; haram para ile haccetmek gibi. Kimi zaman da mekrûh olur; hizmete muhtaç olan ana-babanın iznini almadan haccetmek gibi. Ebeveyn bulunmayınca dede ve nineden, borcunu ödeyecek başka bir malı bulunmayan borçlu ve kefilin, alacaklılardan izinsiz hac yapması da mekruhtur. Hanefîlere göre bu, harama yakın bir kerâhettir.

Hanefî, Şâfiî ve Mâlikîler’e göre haram para ile yapılacak hac ibadeti, çirkin olmakla birlikte geçerli olur. Bu üç mezhep, böyle bir haccı, gasp edilen arazi üzerinde kılınan namaza kıyas etmiştir. Her ne kadar ecir ve fazileti azalsa da, o kimsenin üzerinden farz veya nâfile hac düşer. Hanbelîler’e göre ise, haram malla yapılacak hac geçerli olmaz. Çünkü bu mezhep, gasp edilen arazi üzerinde kılınacak namazı da geçerli saymaz.[9]

Dipnotlar:

[1] Hac, 22/26-29. [2] Bakara, 2/196 [3] Âl-i İmrân, 3/97 [4] Buhârî, İman, 1, 2; Müslim, İman, 19-22; Tirmizî, İmân, 3; Nesâî, İmân, 13. [5] Müslim, Hac, 412; Nesaî, Menâsik, 1; A. İbn Hanbel, II, 508. [6] İbn Hanbel, II, 508; Nesâî, Menâsik, I; Şevkânî, age, IV, 279. [7] İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, Kahire 1316, II, 122; Şevkânî, age, IV, 280. [8] Tirmizî, Hac, 2; Nesâî, Hac, 6; İbn Mâce, Menâsik, 3. [9] Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyi’, II, 223; Zühaylî, age, III, 223.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları