Habib Acemi (k.s.) Kimdir?

KİM KİMDİR?

Habib Acemî Hazretleri kimdir? Habib Acemî Hazretleri ne zaman ve nerede doğdu? Künyesi nedir? Habib Acemî Hazretleri insanlara zulmeden tefeci bir tüccarken nasıl bir anda her şeyi bırakıp salih bir kul olarak Hasan Basri Hazretleri'nin himayesine girdi? İbretlik bir kıssa ile Habib Acemî hakkında kısaca bilgiler...

Habib Acemî, künyesi Ebû Muhammed, nisbesi el-Basrî ve el-Acemî. Aslen İranlı ve ana dili Farsça. Bu yüzden el-Fârisî veya el-Acemî diye mâruf. Basra’da yaşadı. Önceleri tefecilikle uğraşan bir sermayedardı. Her gün alacak tahsiline çıkardı. Para alamadığı zamanlarda borçludan ayak kirası alırdı. Tevbe ederek Hasan Basrî’nin talebeleri arasına katıldı. Tarikat silsilelerinde adı Hasan Basrî’den sonradır. Vefatı 115/733.

Bir gün yine bir borçlusunun evine gitti, fakat borçluyu evde bulamadı. Borçlunun hanımından ayak kirası istedi. Kadın:

– Kocam evde değil, bende sana verilecek birşey de yok. Sadece biraz bayatlamış bir koyun boynu var. İstersen onu vereyim. Habib, teklifi kabul etti, boyunu aldı ve bir başka borçludan da odun ve ekmek alarak evine getirdi. Hanımına ateş yaktırdı ve çömleğin içine eti koydurdu. Et kaynamaya başlayınca bir de ne görsünler, çömleğin içi safı kan. Habib’in rengi uçtu, yüreği hopladı. Hanım da:

– Tefeciliğin belasından ne hale uğradık, deyince yüreğine ateş düştü. Hasan Basrî’nin meclisine vardı ve tevbe etti. Fırat nehrinin kenarında bir zaviye yaptırdı. Gündüzleri Hasan Basrî’nin meclisinde ilim tahsil ederek, geceleri tamamıyla ibadetle geçirmeye başladı.

“Ticareti niye terkettin?” diye soranlara:

 Kefil ve vekilim olan Yüce Mevla güvenilir bir zattır, diye cevap verirdi.

Sordular:

– Allah’ın rızası nerdedir? Şöyle cevap verdi:

– Nifak lekesi bulunmayan kalbde...

Devrin ulemasından bir grubun yanına vardı. Onun geldiğini gören alimlerden biri:

– Ona bir sual soralım bakalım, dedi. Bir diğeri:

– Bunlar acaip bir taifedir, pek sual sormaya gelmez, dedi. Habib yanlarına gelince birisi sordu:

– Beş vakit namazdan birini kaçırarak kazaya bırakan kişi, hangi namazı fevt ettiğini hatırlayamazsa ne yapmalıdır? Habib şöyle cevap verdi:

– Bu ancak, gafil bir kalbin işidir. Gafil bir kalbi de edeplendirmek lâzımdır. Bu yüzden böyle birinin beş vakit namazın hepsini kaza etmesi gerekir.

Anlatırlar ki;

Hasan Basrî bir gün Habib Acemî’yi ziyarete geldi. Habib misafirine arpa aşı ve biraz tuz ikram etti. Hasan Basrî bunu yiyorken kapıda bir dilencinin sesi duyuldu. Hane sahibi Habib, misafirinin önündeki aşı kaptığı gibi dilenciye koştu. Hasan Basrî buyurdu ki:

– Ya Habib, sen salih bir kişisin. Ama biraz ilmin olsa daha iyi olurdu. Misafirin önündeki yemeğin kaldırılmasının muvafık olmadığını bilirdin, dedi.

HACCÂC’IN ADAMLARIYLA

Anlatıldığına göre; Haccâc-ı Zâlim’in adamları Hasan Basrî’nin peşine düştü. Hasan Basrî hazretleri de onların şerrinden emin olmak için Habib Acemî’nin zâviyesine girdi. Haccâc’ın adamları gelip Habib’e sordular:

– Hasan nerede? Habib cevap verdi:

– İçerde, zaviyenin içinde. Bu lafı duyan askerler içeri daldılar. Hasan’ı aradılar fakat bulamadılar. Dışarı çıkınca da Habib’e:

– Siz, Haccâc’ın bu muamelesine müstahaksınız. Çünkü yalan söylüyorsunuz, dediler. Habib dedi ki:

– Hasan içerde, siz onu göremediyseniz kabahat benim mi?

Bu sefer askerler tekrar içeri girip arama yaptılar. Yine de bulamayınca çıkıp gittiler. Onlar gidince Hasan Basrî, zâviyeden dışarı çıkıp Habib Acemî’ye şöyle seslendi.

– Neden üstadını himaye etmedin de gelenlere yerini söyledin? Habib şöyle cevap verdi:

– Üstadım, benim doğru söylemem sayesinde kurtuldunuz. Şayet yalan söylemiş olsaydım, her ikimiz de helak olurduk. Bu sefer Hasan Basrî hazretleri sordu:

– Âyet’el-kürsî, Amenerrasûlü ve ihlâs surelerini okudum ve tam bir teslimiyetle dedim ki, “Ya Rabbi, Hasan’ı sana emanet ediyorum.” Ve Rabbım korudu.

AŞK SARHOŞLUĞU

Aşk şarabını içmiş, mâsivâdan geçmiş bir Hak sevdâlısı idi. Hakk’ın cemal-tecellîlerini müşahede ve Hakk’ın zikri, onu herşeyden alıkoymuştu. Nitekim evinde otuz yıl hizmetine bakan bir câriye vardı. Bu süre içinde onun yüzüne tam olarak hiç bakmamıştı. Bu yüzden bir gün dışarıya çıkarken karşılaştığı cariyesine şöyle seslendi:

– Hey kadın bana cariyemi çağırır mısın? Câriye hayretler içinde cevap verdi:

– Cariyeniz benim, otuz yıldan beri hizmetinizdeyim, nasıl tanımıyorsunuz? Habib Acemî buyurdu ki:

– Otuz yıldan beri O’ndan başkasına nazar etme cür’etini kendimde bulamadığım için senin yüzüne de bakamadım.

Buyurdu:

– Boş oturmayınız, zira ölüm ensenizde.

“Çocukların cevizle oynadıkları gibi, iblis de âlim ve zâhid kılıklılarla oynuyor.”

“İnsan için gerçek mutluluk, öldüğünde günahlarının da kendisiyle birlikte ölmesidir. - rahmetullahi aleyh -

Kaynaklar: Hılyetül-evliyâ, VI, 149-155; Keşfu’l-mahcûb. I, 297-298; Sıfatüs-Safve, III, 315-321; Tezkiretü’l-evliyâ, s. 59-66; İbnü’l-Mulakkın, s. 182-186; Münavi, el-Kevakibü’d-dürriye I, 100; A’lâmü’n-nübelâ, VI, 143-144.

Kaynak:  Prof. Dr. H. Kâmil YILMAZ, Gönül Erleri, Erkam Yayınları