Günahkâra El Uzat Gönlünü Fethet

Cemiyet Hayatımız

Müslümanın vazifesi, günahkârı kendi hâline terk etmek değil, elinden tutarak nezih bir hayâta dönmesini sağlamaktır. Hazreti Mevlânâ mahlûkâta Hâlık’ın nazarıyla bakmanın müşahhas bir misâlini anlatıyor.

Mevlânâ hazretlerinin dergâhındaki bir sohbet esnâsında bir sarhoş çıkagelir. Dervişler onu inciterek dışarı çıkarmak isterler. Hazreti Mevlânâ, o sarhoşun hakîkati aramak için dergâha sığınan bir insan olduğunu düşünerek onu incitenlere hitâben:

“Şarabı o içmiş, fakat âdeta siz sarhoş olmuşsunuz!” îkâzında bulunur.[1]

İMANDAN MAHRUM OLANLARA RAHMETLE MUAMELE ETMELİ

Bu hikâye, mahlûkâta Hâlık’ın nazarıyla bakmanın müşahhas bir misâlidir. Müslümanın vazifesi, günahkârı kendi hâline terk etmek değil, elinden tutarak nezih bir hayâta dönmesini sağlamaktır.

Îman nîmetinden mahrumlara veya nefsânî zaaflara kapılmış olanlara, yılanların soğuk ve zehir saçan diliyle değil, rahmet lisânıyla yaklaşarak evvelâ gönüllerini fethetmek gerekir.

[1] Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından, II, 260.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları