Gönle Ulaşmanın Yolu

İbadet Hayatımız

Gönle ulaşmanın, bir insanı kalbine girmenin, onu kazanmanın yolu nedir? Nereden geçer? Nasıl davranmalıyız?

Bir gün bir bedevî, Peygamberimiz’den bir şeyler istedi. Cömertlerin Şâhı Efendimiz, yanında ne varsa verdi. Fakat bedevî aldıklarıyla yetinmeyerek, kaba bir üslûpla daha da istedi.

Sahâbe efendilerimiz, müdahale etmek ve âdetâ bedevîyi hırpalamak istediler. Peygamberimiz buna müsaade etmedi ve bedevîyi, hâne-i saâdete götürüp, yine ikramlarda bulundu. Bedevî; duâlarla yanlarından ayrılınca, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ashâbına şu beyanda bulundu:

“Benimle şu bedevînin hâli, şu kimsenin hâline benzer:

Onun bir devesi vardır ve evden kaçmıştır. Yakalamak için halk devenin peşine düşünce deve iyice ürker. Bunun üzerine devenin sahibi, halka;

«–Devemle aramızdan çekilin, ben ona daha iyi davranırım, onun huyunu daha iyi bilirim.» diyerek yalnız başına deveye doğru gider. Yere düşmüş hurma döküntülerinden alarak deveyi çağırır, deve de gelir. Adam deveye havutunu vurur ve üzerine binip gider.

İşte bunun gibi ben; şu bedevî o sözleri söylediği vakit, sizleri dinlemiş olsaydım zavallı cehenneme gitmişti!” (Heysemî, IX, 15-16; Isfahânî, el-Emsâl fi’l-Hadîsi’n-Nebevî, Bombay, 1987, s. 301)

GÖNLE ULAŞMANIN YOLU

İnsan zayıf yaratıldığı için ihsan (iyilik) ve ikrâma mağlûptur. Denilmiştir ki:

“Problemini çözdüğünüz insan, sizindir.”

Tabiî ki o ihsanda bulunmak, o problemi çözebilmek; fedâkârlık ister, cömertlik ister, diğergâmlık ister.

Bir insanın gönlünü kazanmayı, onu Allah yoluna celbedebilmeyi; kendi menfaatinden, kendi rahatından, kısacası her şeyden üstün görmeyen kişi, bu fedâkârlıkları gerçekleştiremez.

Mehmed Âkif’in dediği gibi:

Adam ister, yalınız etmeye bir kavmi adam!..

O keyfiyetli adam, o vasıflı insan; dâimâ özlenen, aranan ve temennî edilen kişidir.

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, sohbet arkadaşlarının temennîlerde bulunmasını istemişti. Onların; «Bir oda dolusu para veya altın sahibi olup, onu Allah yolunda infâk etmeyi» temennî etmelerine karşılık, o şöyle dedi:

“Ben ise bu odanın Ebû Ubeyde bin Cerrâh, Muâz bin Cebel ve Huzeyfetü’l-Yemânî gibi (müstesnâ ve seçkin, her yönden kâmil) kimseler ile dolu olmasını ve bunları Allâh’a itaat yolunda, yani tebliğ ve ıslah hizmetlerinde istihdâm etmeyi temennî ederim…” (Buhârî, Târîhu’s-Sağîr, I, 54)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2023 Ay: Ocak, Sayı: 215