Gerçek Sultanlığı Anlatan Kıssa

Hikâyeler

Gerçek sultanlık, Cenâb-ı Hakk’ın sevdiği kulları için gönüllerde halk ettiği muhabbettir. Çünkü fânî sultanlıklar, mutlakâ bir gün bitip gidiyor. Fakat mânâ sultanlığı, ölümden sonra bile aynı ihtişâmıyla gönüllerde devam ediyor.

Şu kıssa, bu hakîkati ne güzel ifâde etmektedir:

Abbâsî halîfesi Hârun Reşid, ihtişam ve saltanat içinde Rakka’da ikâmet ediyordu. Bir gün oraya Abdullah bin Mübârek Hazretleri geldi. Bütün şehir halkı onu karşılamak için şehir dışına çıktı. Halîfe neredeyse koca şehirde yalnız kalmıştı. Bu manzarayı balkondan seyreden Hârun Reşid’in bir câriyesi:

“−Bu da nedir? Ne oluyor?” diye sorunca oradakiler:

“−Horasan’dan büyük bir âlim geldi. Adı Abdullah bin Mübârek. Ahâli onu karşılıyor.” dediler.

Bunun üzerine o câriye:

“−Gerçek sultanlık işte budur, Hârun’un sultanlığı değil! Çünkü Hârun’un sultanlığında polis olmadan işçiler bile bir araya toplanmıyor.” dedi.

Görüldüğü üzere gerçek sultanlık, Cenâb-ı Hakk’ın sevdiği kulları için gönüllerde halk ettiği muhabbettir. Çünkü fânî sultanlıklar, mutlakâ bir gün bitip gidiyor. Fakat mânâ sultanlığı, ölümden sonra bile aynı ihtişâmıyla gönüllerde devam ediyor. Nitekim Şâh-ı Nakşibendlerin, Mevlânâların, Yûnusların, Hüdâyîlerin türbelerine her gün uzaktan yakından akın akın gelen ziyaretçiler de, bu muhabbetin apaçık bir göstergesidir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları