Gerçek Dindarlık Nedir?

Cemiyet Hayatımız

Dinî hayatta itidal ve dengeli hareket gerçek dindarlıktır. “Bilerek yapılan az ibâdet, gaflette yapılan çoktan hayırlıdır.” Resûl-i Ekrem Efendimiz çoktan ziyâde, daima ölçülü, itidalli hareketleri emrettikleri için ibâdette de aynı düsturu talim buyurmuşlardır.

Vehb İbn Abdullah (radıyallâhu anh) şöyle anlatır:

Resûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem), Hazreti Selmân ile Ebu’d-Derdâ’yı kardeş yapmıştı. Bu sebeple Selmân, Ebu’d-Derdâ’yı ziyâret ederdi. Bir ziyâret esnasında onun hanımı Ümmü’d-Derdâ’yı oldukça eskimiş elbiseler içinde gördü. Ona:

“Bu hâlin nedir böyle?” diye sorunca, kadın:

“Kardeşin Ebu’d-Derdâ dünya malı ve zevklerine önem vermez.” dedi. O esnâda Ebu’d-Derdâ eve geldi ve hazırlattığı yemeği Selmân’a ikram edip:

“Buyurun, yemeğinizi yeyin, ben oruçluyum.” dedi. Selmân:

“Sen yemedikçe ben de yemem.” diye karşılık verdi. Bunun üzerine Ebu’d-Derdâ sofraya oturup yemek yedi. Gece olunca Ebu’d-Derdâ teheccüd namazı kılmaya hazırlandı. Selmân ona:

“Uyu!” dedi.

Ebu’d-Derdâ uyudu. Bir müddet sonra tekrar kalkmaya davrandı. Selmân yine:

“Uyu!” diyerek onu kaldırmadı. Gecenin sonlarına doğru Selmân:

“Şimdi kalk!” dedi ve her ikisi birlikte namaz kıldılar. Sonra Selmân, Ebu’d-Derdâ’ya şöyle dedi:

“Kardeşim, senin üzerinde Rabbinin hakkı vardır, nefsinin hakkı vardır, âilenin hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını vermelisin.”

Ebu’d-Derdâ, Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e gidip olup biteni anlattı. Fahr-i kâinât Efendimiz:

Selmân doğru söylemiş.” buyurdu.[1]

Diğer bir rivâyette Allah Resûlü Ebu’d-Derdâ’ya:

Selmân senden daha âlimdir, dini daha doğru anlamış!” buyurmuşlardır.[2]

ORTA HALLİ OLMAK, İTİDALİ KORUMAK

Dinî hayatta itidal ve dengeli hareket gerçek dindarlıktır. Sâhibü’l-vefâ Mûsâ Efendi (kuddise sirruh) hazretlerinin bu konuyla ilgili şu tespitleri ve hatırlatmaları ne kadar uyarıcıdır:

“İfrattan ve tefritten kaçınmalıyız. Bazen çok ibâdet yapana, bu ibâdet takatsizlik verir de ikrah hâline (zorla istemeyerek yapma durumuna) düşebilir. Bu sefer azmi, şevki azalır, azı da yapamaz hale gelir. Teenni ile yapılan her işte, hayır beklenir, acele yapılan işlerin de çok zaman sonu gelmez. İtidalli olanlar aynı zamanda sebatkâr olur. Orta hâlli olduğu için, o ufak bir şeyden böyle bırakıp gitmez. Sebat eder. Bazıları çok heyecanlı olur, fakat arkası sabun köpüğü gibi gelmeyiverir.

Aynı itidal hâli, nâfile ibâdetlerde de olması gerekir. Bir anda çok fazla nafile ibâdet yapmak yerine, mûtad olarak az, fakat devamlı olursa insanın terakkîsinde daha tesirli olur.”[3]

“Bilerek yapılan az ibâdet, gaflette yapılan çoktan hayırlıdır. Resûl-i Ekrem Efendimiz çoktan ziyâde, daima ölçülü, itidalli hareketleri emrettikleri için ibâdette de aynı düsturu talim buyurmuşlardır.

Allah Teâlâ, rahmet-i ilâhîsi mucibince kullarına ağır mükellefiyetler yüklememiş, yalnız kullarının acizliklerini idrak ederek, kendisine âdâb üzere, engin bir gönül kırıklığı çerçevesinde ibâdet ve itaat etmelerini istemiştir.

Elhamdülillah yüce dinimizde hiç bir zorluk yoktur. Yemede, içmede ve diğer dünyevî hususlarda orta halde bulunmamız icap ettiği gibi, ibâdet hususunda da itidalli hareket etmek gerekmektedir. İfrattan, tefritten kaçınmalıyız.”[4]

DİPNOTLAR

[1] Buhârî, “Savm”, 51; “Edeb”, 86.

[2] Heysemî, III, 199-200; Hânî, Hadâik, s. 297.

[3] Bk. Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri, V, 112; Allah Dostunun Dünyasından Hacı Mûsâ Topbaş Efendi İle Sohbetler, s. 148; Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri, II, 144.

[4] Bk. Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri, V, 112; Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri, II, 98-99; Zâhide Topçu, “Merhum Mûsâ Topbaş Efendi”, Şebnem, sayı: 4, Nisan-Mayıs-Haziran 2003, s. 112.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları