Geç Evlenenler Boşanıyor mu?

Aile Hayatımız

İstatistik sonuçları incelenmemiş olsa bile, çevremizi biraz gözlemlememiz, evlilik yaşının her geçen yıl yükseldiğini görmemize yetecektir. Boşanma oranlarındaki hızlı artışın sebeplerinden biri de bu olsa gerek...

  • KUR'ÂN VE SÜNNET ÇERÇEVESİNDE EVLİLİK

Elbette ki bir nasip meselesidir bu… Ancak gerekli tedbirler alınmadığı, Kur’ân ve Sünnet çerçevesinde hareket edilmediği nisbette kul da sorumludur.

“İçinizden bekâr olanları evlendirin…” (en-Nûr, 32) âyet-i kerîmesi, meseleye toplumsal bir sorumluluk yüklemesine rağmen, bazı toplumsal beklentiler, bu emrin yoluna büyük engeller koymaktadır.

“Dînini ve ahlâkını beğendiğiniz bir kimse, sizden bir kadına tâlip olursa, onu evlendirin. Yoksa yeryüzünde fitneler ve çok büyük fesat olacaktır.”[1] buyurarak önem verilmesi gereken esas hususiyetlere ve günümüz problemlerine bin dört yüz küsur sene önce dikkat çekmiş Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-...

"BEKARLIĞIN SULTANLIK OLDUĞU" TEZİNİ SAVUNANLAR HIZLA ARTIYOR

Ümmeti olmayı arzu edenler arasında ise üniversite, askerlik, kariyer, fizikî şartların mükemmelliği vs. derken “bekârlığın sultanlık olduğu” tezini savunanlar artmakta hızla… Kendisi kusursuzmuşçasına âdeta “kusursuz eş arama çabası” da yaş ilerledikçe çoğalmakta… Ayrıca çevredeki âilelerde görülen türlü olumsuz misaller de gençleri ürkütebilmektedir. Bu konuda yetişkinlerin hassas davranması gerekmekte... Gençlere, el ele verilip sağduyulu davranarak, Allah ve Rasûlü’nü bütün meselelerinde hakem tayin edince -Allâh’ın izni ile- problemlerin aşılabileceğini öğütlemek, yol gösterici tarzda yaklaşmak çok mühimdir. Bunun aksine, bekârların evliliğe mesafeli bakışına yol açacak ürkütücü ve olumsuz aktarımlarda bulunmak, vebal getirecektir.

Müslümanın mücadeleci bir ruhla donanması gerektiğine göre, evlenmeyi hadîs-i şerîfleriyle tavsiye buyuran Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ümmetine, Batının da bîzâr olduğu “ferdiyetçi/bencilce hayat tarzı” yakışmıyor elbette... İki farklı ferdin “âile” oluşu, tabiî olarak sancısız olmayacaktır. Ama zaten hiçbir faziletli ameli, imtihansız tamamlamak mümkün değildir.

GEÇ YAŞTA EVLENENLERİN YAŞAYABİLECEĞİ BAZI PROBLEMLER

Evlilik yaşının yükselmesi, ekstra problemleri de beraberinde getirmektedir. Kimsenin birebir sorumluluğunu almadan yaşamaya uzun yıllar alıştıktan sonra yuva kurmak, kişinin yeni bir hayata alışmasını zorlaştırabilir. Bir yandan bekârlıktan kurtulmuş olmanın sevinci ile âilesine dört elle sarılacak, kıymetini daha fazla bilecektir belki… Ama âile olmanın sorumluluklarıyla alışmış olduğu özgürlükleri çatıştığında, intibak problemleri yaşanabilir. Kendi cinsinden arkadaşları ile yıllarca hemhâl olduktan sonra, karşı cinsle sürekli iletişimin gerektirdiği hassasiyet ve empatinin pratiğe geçirilmesi de normalden fazla çaba isteyebilir.

Dolayısıyla her iki taraf da bu ihtimallere karşı hazırlıklı, toleranslı olursa “sabır” ve “zaman”; -Allâh’ın izni ile- her derde ilâç misali tedavisini sunmakta gecikmeyecektir.

GENÇLER, YAŞI GEÇİYOR DİYE İÇLERİNE SİNMEYEN EVLİLİKLERE ZORLANMASIN!

Hâsılı, “armudun sapı, üzümün çöpü” misâli bahânelerle evliliği geciktirmekten ebeveynler de, gençler de kaçınmalı; bu fitne ortamında gözünü-gönlünü harama karşı korumak ve “dininin yarısını tamamlamak”[2] için, evlilik hayatta birinci gündem maddesi olmalıdır. Elden gelen tedbir, teşebbüs ve duâdan sonra, neticeyi tevekkül ile Allâh’a havâle etmelidir.

Teşebbüs demişken, bu noktada “yaşı geçiyor” endişesi ile ebeveynlerin, gençleri içlerine sinmeyen evliliklere zorlamasının da doğru olmadığına değinmeliyim. Yol göstermenin ve tavsiyenin, “baskı” şekline dönüşmesi de yıpratıcı olacak; aksi tesir gösterme ihtimaline yol açacaktır.

Rabbimiz, ebeveyn ve gençlerin firâsetlerinin açılmasını, dünyevî kaygılardan âzâde olarak ulvî gayeler için isabetli kararlar vermelerini nasib eylesin. Sünnet üzere kurulan yuvaların sayısını ve huzurunu artırsın. Âmîn.

DİPNOTLAR

[1] Tirmizî, 1084, İbn-i Mâce, 1967.

[2] Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, 7643.

Kaynak: Dîdar Meltem Erdem, Şebnem Dergisi, Sayı: 125