Gayrimüslim Bir Kimsenin Müslüman Olduktan Sonra İsmini Değiştirmesi Gerekir mi?

Sorularla İslam

Hıristiyan olan bir Alman, Fransız veya İngiliz kadını İslâm’a girince adını değiştirmek istemiyor. Kendi dilindeki adı “Gül, Sümbül veya Lâle” gibi bir anlam taşısa bunu Arapça veya Türkçe bir adla değiştirmesi gerekli midir?

Yeni doğan bir çocuğa güzel bir ad verilmesi sünnettir. Delil şu hadistir: «Sizler kıyamet gününde adlarınızla ve babalarınızın adları ile çağrılacaksınız. Bu yüzden adlarınızı güzel koyunuz.” [1] Yüce Allâh’ın isimlerine izafe edilen isimler “Güzel ad” sayılmıştır. Abdullah, Abdurrahmân, Abdülkerim, Abdulgafûr gibi. Hz. Peygamberin ve meleklerin isimleri de böyledir. Mustafa, Ahmed, Muhammed, Mikâîl, İsrafil gibi. Peygamber adları da güzel isimlerdendir.

PEYGAMBERİMİZİN DEĞİŞTİRDİĞİ İSİMLER

Sonradan İslâm’a girenlerin çirkin olan adlarını güzelleriyle değiştirmek sünnettir. Nitekim Allâh’ın elçisi çöl veya sahra anlamına gelen Berre adını “Zeyneb” olarak değiştirmiştir. Bu kadın, daha sonra Allâh’ın elçisi ile evlenen Zeyneb binti Cahş’tır. Yine isyankâr kadın anlamına gelen Âsiye adını Cemîle “(Güzel kadın)” olarak değiştirmiştir. Elifle yazılan Âsiye ise “Hasta bakıcı” anlamına gelir ve Firavun’un gizlice îman eden karısının adı olarak Kur’ân’da zikredilmiştir.[2]

Sonuç olarak gayrimüslimlerden İslâm’a giren kimsenin adı Allâh’a şirk anlamı veya başka çirkin bir anlam taşıyorsa bunun daha güzeli ile değiştirilmesi gerekir. Meselâ; sahabe döneminde daha önce Abdüşşems adını alanlar vardı ki anlamı “Güneşin kulu” demektir. Bu gibi adlar da «Abdullah (Allâh’ın kulu)» gibi uygun adlarla değiştirildi. Yine gayrimüslimin adı İslâm’a büyük kötülükleri dokunan bir müşrik adını çağrıştırıyorsa yine değiştirme yoluna gidilmelidir. Ebû Leheb, Firavun, Nemrut adları bu niteliktedir.

Ancak bu kimsenin adı kendi dilinde “Allâh’ın kulu”, “Salih kul”, “Temiz kişi” gibi güzel bir anlam taşır veya “Gül, Lâle, Sümbül” gibi güzel bir bitkiyi çağrıştırırsa böyle bir adın İngilizce, Fransızca ya da Almanca oluşu ile Türkçe ya da Arapça oluşu arasında bir ayrılık olmasa gerektir. Böyle bir durumda, İslâm’a yeni giren kimse asıl aile adını muhafaza etmek istiyorsa, adının anlamını araştırdıktan sonra, sakıncalı bir anlamı yoksa, önceki isim kalabileceği gibi, “Gülnur” gibi bir ilâve de uygun olabilir.

Dipnotlar:

[1]. Ebû Dâvûd, Edeb 61; Dârimî, İsti’zân, 59; A. b. Hanbel, V, 194. [2]. bk. Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, İstanbul 1991, s. 624 vd.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları