Fâtır Suresi 41. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Fâtır Suresi 41. ayeti ne anlatıyor? Fâtır Suresi 41. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Fâtır Suresi 41. Ayetinin Arapçası:

اِنَّ اللّٰهَ يُمْسِكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ اَنْ تَزُولَاۚ وَلَئِنْ زَالَتَٓا اِنْ اَمْسَكَهُمَا مِنْ اَحَدٍ مِنْ بَعْدِه۪ۜ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يمًا غَفُورًا

Fâtır Suresi 41. Ayetinin Meali (Anlamı):

Gökleri ve yeri hiçbir arızaya meydan vermeden tutan ve yok olup gitmekten koruyan Allah’tır. Şâyet yıkılıp gidecek olsalar, yemin olsun ki, Allah’tan başka onları tutabilecek hiçbir güç yoktur. O, ceza vermekte acele etmeyen ve çok bağışlayandır.

Fâtır Suresi 41. Ayetinin Tefsiri:

Müşriklerin Allah’tan başka taptıkları putların, kesinlikle tapılmaya değer bir yönleri yoktur. Çünkü:

    Yeryüzünde onların yarattığı hiçbir şey yoktur. Tüm varlıklar gibi, o putlar da Allah’ın yaratığıdır. Yaratılmış olan ise ilâh olamaz.

    Onların, göklerin yaratılıp devam ettirilmesinde de Allah ile hiçbir ortaklıkları yoktur. Çünkü ne Allah Teâlâ’nın böyle bir şeye ihtiyacı vardır, ne de onların Allah’a yardım edebilecek bir güçleri vardır.

    Allah Teâlâ o müşriklere, taptıkları putların Allah’a ortak olduğunu söyleyen bir kitap da indirmemiştir. Ellerinde böyle yazılı bir belgeleri de yoktur. Demek ki müşriklerin ellerinde, şirk davalarında doğru olduklarını kanıtlayacak ne aklî ne de naklî hiçbir delilleri bulunmamaktadır. Sadece onlar yalan ve dolanla birbirlerini aldatmaktadırlar.

Gerçek ilâh, gökleri ve yeri bozulmaktan ve dağılmaktan koruyan Allah Teâlâ’dır. Öyle ki bunlar bir kere bozulmaya yüz tutsalar, Allah’tan başka hiç kimse onu tutmaya güç yetiremez. Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Allah uyumaz, uyuması da düşünülemez. İnsanların amellerini ve erzaklarını ölçtüğü teraziyi yükseltir, alçaltır. Kullarının gündüz yaptığı amellerden önce gece yaptıkları, gece yaptıklarından önce de gündüz yaptıkları O’na arz edilir. O’nun görülmesini engelleyen bir nur vardır. Şâyet o perdeyi açsaydı, azamet ve celâli, gördüğü bütün varlıkları yakıp kül ederdi.” (Müslim, İman 293; İbn Mâce, Mukaddime 13)

 Bu sebepledir ki, Allah’a ortak koşulması, gökleri ve yeri yerinden oynatacak, onları çatlatıp paramparça edecek derecede ağır bir suçtur. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Bazıları: «Rahmân çocuk edindi» dediler. Ey, böyle söyleyenler! Gerçekten siz çok çirkin ve korkunç bir iddia ortaya attınız! Neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp yerle bir olacaktı; Rahman’a çocuk isnat ettiler diye!” (Meryem 19/88-91)

Fakat Yüce Rabbimiz “Halîm” olduğu için sabretmekte, hemen cezalandırma cihetine gitmemekte ve kullarına hatalarından dönmeleri için mühlet tanımaktadır. Tevbe edenlerin tevbesini kabul edip, istiğfar edenleri de bağışlamaktadır. O’nun muradı, kulların günah çukurlarında kalıp helak olmaları değil, tevbe ve istiğfar kulpuna sarılıp kurtuluşa ermeleridir.

Bunun için de onlar, müşriklerin yaptığı gibi, hiçbir bahane arkasına sığınmamaldırlar:

Fâtır Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Fâtır Suresi 41. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...