Evlilik Teklifi Nasıl Yapılır?

Aile Hayatımız

Evlenme teklifi nasıl yapılmalıdır? Nişanlanılması mübah olan kadınlar.

Nişan, evliliğe götüren bir yol olduğu için, dünür gönderilecek kızla, dünür gönderen erkek arasında bir evlenme engelinin bulunmaması gerekir. Bu yüzden aralarında sürekli evlenme engeli bulunan kızkardeş, hala ve teyze gibi kan hısımları ile veya geçici evlenme engeli bulunan baldız ve evli kadın gibi kimselerle nişanlanmak da caiz değildir. Çünkü evliliğe götürmeyen bir nişanın pratik bir değeri bulunmaz.[1]

EVLENME TEKLİFİ NASIL YAPILIR?

Geçici evlenme engellerinden birisi de, kadının daha önceki evliliğinden ötürü iddet beklemekte oluşudur. Boşanma veya kocasının ölümü nedeniyle iddet bekleyen kadına dünür gönderip nişanlanmanın caiz olmadığı konusunda görüş birliği vardır. Ancak böyle bir kadına iddet sonrasına yönelik üstü kapalı teklif yapılabilir. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulur:

Vefat iddeti bekleyen kadınlara, kapalı bir biçimde evlenme isteğinizi belli etmenizde veya bu isteği içinizde saklamanızda size bir günah yoktur. Çünkü Allah, gerçekten sizin onlarla evlenmek isteyeceğinizi bilir. Ancak, iyi bilinen söz söylemeniz dışında, onlara gizlice buluşma sözü vermeyin. Bekleme süresi sona ermeden de, evlilik akdi yapmaya kalkışmayın. Allâh’ın, sizin içinizdekileri bilmekte olduğunu bilin ve O’ndan sakının ve yine bilin ki, Allah çok bağışlayan, ceza vermekte acele etmeyendir.”[2]

Üstü kapalı veya dolaylı yoldan evlenme teklifi (ta’rîz), açıkça söylenmeyen ve sözün gelişinden anlaşılan bir tekliftir. “Çok güzelsin”, “Senin gibi kadını kim bulabilir?”, “Allah’tan senin gibi saliha bir kadını bana da nasip etmesini dilerim” gibi sözler, üstü kapalı evlenme teklifi niteliğin­dedir.

Kocasının ölümü yüzünden iddet beklemekte olan kadına, bu süre içinde üstü kapalı evlenme teklifi yapılabileceği konusunda müctehitler arasında görüş birliği vardır. Çünkü kocanın ölümü nedeniyle karı-kocalık ilişkisi sona ermiş olacağından artık üstü kapalı evlenme teklifi, eski kocanın hakkına saldırı sayılmaz. Boşanma, cayılabilir (rıc’î) talakla olmuşsa, iddet süresi içinde üstü kapalı teklifin caiz olmadığı konusunda ise görüş birliği vardır. Çünkü bu durumda, boşayan kocanın yeniden eşi ile barışma ve evliliği sürdürme hakkı bulunduğu için, kadına bu sırada yapılabilecek evlenme teklifi onun hakkına saldırı sayılır.

KARI-KOCA ARASINI BOZAN KİŞİ

Eğer boşama bâin (kesin) talakla olmuşsa, Hanefîlere göre, iddet süresinde üstü kapalı da olsa evlenme teklifi caiz olmaz. Çünkü birinci ve ikinci boşamalarda, talak bain de olsa boşayan erkeğin iddet içinde veya sonunda, yeni bir evlilik akdi ile bu kadınla yeniden evlenme hakkı vardır. Araya başka bir erkeğin girmesi onun bu hakkına saldırı sayılır. Üçüncü boşama (beynûnet-i kübrâ) halinde de üstü kapalı teklif caiz olmamaktadır. Çünkü burada her ne kadar artık hulleden önce eski koca bu kadınla evlenemezse de, başka bir erkeğin erken evlenme teklifi halinde, kadının iddet konusunda yalana sapması veya ona bu süre içinde talip olan erkeğin “karı-koca arasını bozan kişi” durumuna düşmesi muhtemeldir. Kısaca, yukarıdaki âyet yalnız rıc’î boşama durumunu kapsar.

Çoğunluk müctehitlere göre ise, ric’î boşamada olduğu gibi bain boşama durumunda da, kadına iddet süresi içinde üstü kapalı evlenme teklifi yapılması caizdir. Dayandıkları delil, Bakara Sûresi 234 ncü âyetin genel anlamıdır. Bu âyetteki “İyi bilinen sözler (meşrû sözler) dışında” ifadesi onlara açıkça olmaksızın, dolaylı yoldan talip olabilirsiniz, anlamına gelmektedir.[3]

İddet beklemekte olan bir kadın başka bir erkekle nişanlanır ve evlenirse Hanefî ve Şâfilere göre nikâh akdi feshedilir. Ancak tarafların iddet bitince yeniden evlenmesi mümkün ve caizdir. Çünkü Kur’ân, sünnet ve icmada iddetten sonraki evliliği yasaklayan bir delil yoktur. İmam Mâlik, (ö.179/795), Ahmed bin Hanbel (ö.241/855) ve eş-Şa’bî’ye (ö.103/712) göre ise, bu durumda evlilik feshedilir ve bu erkekle kadın sonsuza kadar birbirine haram olur. Delil, Hz. Ömer’in (ö.23/643) uygulamasıdır. Çünkü bu kimse helâl olmayan bir şeyi kendisine helâl kılmış olup, bu durum katilin, öldürdüğü hısımının mirasından mahrum kalmasına benzer.[4]

Dipnotlar:

[1] Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyi’, II, 256, 268. [2] Bakara, 2/235. [3] Ayrıntı için bk. Kâsânî, age, II, 268; Cassâs, Ahkâmû’l-Kur’ân, Kahire, t.., I, 422; Şirazî, el-Mühezzeb, II, 47; Şirbinî, Muğnî’l-Muhtâc, Mısır, t.. III, 135. [4] Zühaylî age, VII, 17.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları