Evliliğin Dünü ve Bugünü

Aile Hayatımız

Evlilik, Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havva vâlidemizin nikâhla cennette bir yuva kurmasıyla başlamış, geçmişi, insanlık tarihi kadar eski, köklü ve dînî bir müessesedir.

Evlilik ile birbirine yabancı olan erkek ve kadın, birlikte bir hayat yaşamaya, Allâh’ın huzûrunda ve insanların şâhitliğinde söz verirler. Bu yuvanın gâyesi, insandaki tabiî istek, ihtiyaç ve meyillerin meşrû bir şekilde tatmini ve parlak bir geleceğin gergef gibi işlenerek sâlih ve sâliha nesiller yetiştirilmek sûretiyle inşâ edilmesidir.

İnsanlığın geçmişi kadar eski ve dünya çapında yaygın olan evlilik ve âile müessesesi, maalesef son birkaç yüz yıldır ciddî darbeler almıştır. Bu darbelerden biri, insanların “tek başına yaşamaya özendirilmesi” ve diğeri de arzularını, “her yolu mübah görerek karşılamaya çalışmaları”dır.

Şüphesiz, yaygın bir hayat tarzına dönüşen bu iki anlayış da, insanın kendisini, toplumu ve daha ötede insanlığın mutlu geleceğini sömüren, tüketen bir kanser gibidir.

Dinlerin rafa kaldırılmak istendiği, insanların dînî esaslar yerine “akıl” ve “hazları” peşinde koştuğu, fertlerin bütün isteklerinin sınırsız bir şekilde tahrik edildiği; toplumun, âilenin ve birlikte yaşamak üzere kurulan bütün değerlerin hiçe sayıldığı bu hastalıklı zihniyet ve yaşama tarzı; belki insanlığa kısa dönemde bir mutluluk tattırmakta, ancak uzun vadede tamiri imkânsız zararlara yol açmaktadır.

BATI'DA ORTAYA ÇIKAN NİKAH KARŞITI AKIMLAR

Bugün Batı’da ortaya çıkan nikâh karşıtı akımlar, evliliği hor görmüş ve evlilik dışı birliktelikleri artırmıştır. Bütün dinlerin yasakladığı fuhuş, zina ve sapkınlıklar; bu sakat bakış açıları sebebiyle revaç bulmuş, teşvik edilmiş, kanûnî imkânlarla kolaylaştırılmıştır. Her insanın istediği gibi yaşadığı, kadınların ve erkeklerin birbirinin otorite ve sorumluluğuna girmediği bu anlayışlar, ilk anda câzip gibi görünse de, hem fertleri, hem de toplumu mutsuz kılmış ve toplumun temeli olan âile yuvasına büyük zarar vermiştir.

Yüzyıllar süren bir çöküşün ardından şu an Avrupa ve Amerika, kaybolan âile yuvalarını tekrar inşâ etmenin, yeniden o yuvalarda çocuk sahibi olmanın imkân ve yollarını aramaktadır. Evlilikler teşvik edilmeye başlanmış, çocuk sahibi olan anne ve babalara maaş bağlanmış, “insan yetiştirme sorumluluğu” almaktan kaçınan ebeveynler yüzünden devlet, çocukları yetiştirmeyi, istikbal için, kendi üzerine almıştır. Bugün bizim ısrarla benzemeye çalıştığımız Batı, yüzyıllardır tekrar ettiği kendi yanlışını fark etmiş ve bundan dönüş için elinden geleni yapmaya başlamıştır. Ancak bugün elinde uyuşturucu ve içki mübtelâsı bir gençlik, âile kurmaktan korkan orta yaş ve gittikçe artan bir yaşlı nüfus vardır.

İnsanlık, ilâhî emir ve yasaklardan uzak durmanın bedelini er ya da geç ödeyecektir ve ödemeye başlamıştır bile… Çünkü Rabbimiz, insanı en iyi bilen, onu en iyi tanıyan, ona en merhametli olan yegâne varlıktır. Onun emir ve yasakları da, insanın fıtratına, duygu ve düşünce dünyasına, hayatına ve geleceğine hitap eden, onu düzenleyen en sağlıklı, en uygun ve en dengeli prensiplerdir.

Kaynak: Nurten Selma Çevikoğlu, Şebnem Dergisi, 152. Sayı

https://www.islamveihsan.com/evlilik-nedir.html

https://www.islamveihsan.com/evlilik-fitri-ve-sosyal-bir-ihtiyac-mi.html

https://www.islamveihsan.com/islamin-evlilige-bakisi-nasil.html