Enbiyâ Suresi 40. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Enbiyâ Suresi 40. ayeti ne anlatıyor? Enbiyâ Suresi 40. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Enbiyâ Suresi 40. Ayetinin Arapçası:

بَلْ تَأْت۪يهِمْ بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ

Enbiyâ Suresi 40. Ayetinin Meali (Anlamı):

Bilakis o kıyâmet kendilerine ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecektir. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine en küçük bir mühlet verilecektir.

Enbiyâ Suresi 40. Ayetinin Tefsiri:

Kıyâmet ansızın kopacak, ona inanmayanları ve kopacağını sanmayanları büyük bir şaşkınlık içinde bırakacaktır. Onu durdurmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. O dehşetli vakit geldiğinde ne bir soluk alabilmek, ne de bir çareye başvurabilmek için hiç kimseye azıcık da olsa bir mühlet verilmeyecektir. Mizandan, hesaptan sonra kâfirler cehenneme atılacaklar; orada yüzlerini ve sırtlarını saran yakıp kavurucu cehennem ateşini savmaları mümkün olmayacaktır. Bu konuda onlara yardım edecek, sahiplik yapacak kimse de yoktur. Eğer kâfirler dünyada yaşarken bunun farkında olsalardı, küfür içinde kalmaz, kesinlikle iman ederlerdi. Peygamberimiz (s.a.s.)’e karşı başkaldırıp: “Bizi tehdit edip durduğun o azap ne zaman? Haydi onu başımıza indirsene!” diye münâsebetsizlik etmezlerdi. Ancak bu bir ilâhî kanundu. Bir kısım talihsizler peygamberlerin davetine karşı çıkacaklar, onlarla alay edecekler ve sonunda alay konusu yaptıkları o azapla mutlaka karşılaşacaklardı. Dolayısıyla Cenâb-ı Hakk’ın küllî iradesine teslim olup kendimizi teselli etmek, üzerimize düşen vazifeyi yaptıktan sonra gerisini Yüce Rabbimize havale etmek lâzımdır.

İşin gerçek yüzünü açıklamak üzere:

Enbiyâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Enbiyâ Suresi 40. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...