Enbiyâ Suresi 39. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Enbiyâ Suresi 39. ayeti ne anlatıyor? Enbiyâ Suresi 39. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Enbiyâ Suresi 39. Ayetinin Arapçası:
لَوْ يَعْلَمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ح۪ينَ لَا يَكُفُّونَ عَنْ وُجُوهِهِمُ النَّارَ وَلَا عَنْ ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ
Enbiyâ Suresi 39. Ayetinin Meali (Anlamı):
O kâfirler yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacakları, üstelik ondan kurtulmak için de hiçbir yardım göremeyecekleri zamanı bir bilselerdi, onu böyle acele istemezlerdi!
Enbiyâ Suresi 39. Ayetinin Tefsiri:
Kıyâmet
ansızın kopacak, ona inanmayanları ve kopacağını sanmayanları büyük bir
şaşkınlık içinde bırakacaktır. Onu durdurmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. O
dehşetli vakit geldiğinde ne bir soluk alabilmek, ne de bir çareye
başvurabilmek için hiç kimseye azıcık da olsa bir mühlet verilmeyecektir.
Mizandan, hesaptan sonra kâfirler cehenneme atılacaklar; orada yüzlerini ve
sırtlarını saran yakıp kavurucu cehennem ateşini savmaları mümkün olmayacaktır.
Bu konuda onlara yardım edecek, sahiplik yapacak kimse de yoktur. Eğer kâfirler
dünyada yaşarken bunun farkında olsalardı, küfür içinde kalmaz, kesinlikle iman
ederlerdi. Peygamberimiz (s.a.s.)’e karşı başkaldırıp: “Bizi tehdit edip
durduğun o azap ne zaman? Haydi onu başımıza indirsene!” diye münâsebetsizlik
etmezlerdi. Ancak bu bir ilâhî kanundu. Bir kısım talihsizler peygamberlerin
davetine karşı çıkacaklar, onlarla alay edecekler ve sonunda alay konusu
yaptıkları o azapla mutlaka karşılaşacaklardı. Dolayısıyla Cenâb-ı Hakk’ın
küllî iradesine teslim olup kendimizi teselli etmek, üzerimize düşen vazifeyi
yaptıktan sonra gerisini Yüce Rabbimize havale etmek lâzımdır.
İşin
gerçek yüzünü açıklamak üzere:
Enbiyâ Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Enbiyâ Suresi 39. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...