Ehl-i İman Ona

Abidevi Şahsiyetler

Ömer bin Abdülaziz… Halifeliği döneminde adaleti tesis edişindeki titizlikten dolayı ehl-i iman ona, “ikinci Ömer” diyor. Ömer bin Abdülaziz'in hayatına bakıldığında, ümmetin bu iltifatını fazlasıyla hak eden bir halife olduğu görülüyor.

  • ÖMER İBNİ ABDÜLAZİZ ÇOK ADİL İDİ

Ömer bin Abdülaziz Emevi halifelerinin sekizincisi, Mervan’ın torunudur. Hazret-i Muaviye’nin vefatı yılında Medine-i Münevvere’de dünyaya geldi. (Hicri 60, Miladi 679’da) Babası Mısır Valisi olunca Mısır’a gittiler. Oğlunu Medine’ye tahsile gönderdi. Enes bin Malik, Abdullah bin Cafer, Said bin Müseyyeb ve başka âlimlerden ders aldı. Babası ölünce amcası Halife Abdülmelik, Ömer bin Abdülaziz’i Şam’a getirdi. Kızı Fâtıma ile evlendirdi. 99 H. 717 M.’de, amcasının oğlu Süleyman vefat edince, halife oldu.

Çok âdil idi. İkinci Ömer denmeye layıktı. Hazret-i Muaviye’nin vefatından sonra hutbelerde Ehl-i Beyt’e lanet okumak âdet olmuştu. Halife olunca ilk iş olarak bu kötü âdeti kaldırdı. Ehl-i Beyt’e karşı çok saygılı idi. Onlara devamlı yardımda bulunurdu. Kırk bir yaşında kölesi tarafından zehirlenerek şehit oldu.

BİD'ATLERİ KALDIRDI, UNUTULMUŞ SÜNNETLERİ İHYA ETTİ

Ömer bin Abdülaziz, hilafeti zamanında dine sokulan bid’atleri ortadan kaldırdı. Unutulmuş sünnetleri de meydana çıkardı. Müslim, gayr-ı müslim bütün tebaasına karşı çok âdil davrandı. Onun halifeliği zamanında, İslam ordusu, Batı’da Preneler’i alıp Fransa’ya girdi. Narbonne bölgesini ele geçirdi. Burada güçlü üsler kurdu. Bütün Berberîler Müslüman oldu.

GAYR-İ MUSLİMLERE KARŞI YAPICI BİR SİYASET UYGULADI

Diğer taraftan, gayr-ı Müslimlere, Musevi, Hristiyan ve ateşperestlere gösterdiği yapıcı siyaset karşısında İslamiyet geniş ölçüde yayıldı. Müslim ve gayr-ı müslim bütün tebaası tarafından sevildi. Hak ve adâletin yayılmasında ve zulmün kalkmasında çok hizmetleri oldu.

 Ömer bin Abdülaziz’in son Cuma hutbesi şöyledir:

 "Ey muhterem Müslümanlar!

Şunu iyi biliniz ki lüzumsuz bir hiç olarak yaratılmadığınız gibi, yaptığınız işlerden de sorgu ve sorumsuz kalacak değilsiniz. Gelmiş ve nihayete kadar gelecek insanların toplanacağı bir mahşer ve orada adalet terazilerinin kurulacağı bir mahkeme vardır ki onun tek hâkimi, azamet ve kibriya sahibi yüce Allah’tır. Ahiret korkunç bir gündür. Yürekleri parçalayan, çocukları ihtiyar yapan, kişiyi kardeş, evlâd ve iyâlden kaçıran, Peygamberleri, melekleri titreten bir gündür. Cenâb-ı Hakk’ın celâl ve azâmetiyle tecelli edeceği o günde, kimde kuvvet ve tahammül kalır? Bununla beraber Allah'ın rahmetinden de ümid keserek hüsrana düşmeyiniz.

 Muhakkak biliniz ki mahşer gününde emniyet ve korkusuzluk, bugünden o günü düşünüp de Allah'tan korkan, küfür ve günahtan sakınan ve bu fânî âlemi beka âlemi olan âhırete üstün tutarak, şehvanî hislerinin esiri olmayanlar içindir. Bunun aksi harekette bulunanlar muhakkak aldanır. Hayat ve ömür sermâyesini, haksızlık ve yolsuzluk arkasında tüketen el, boş ve nedamet (pişmanlık) içinde kalır. Bugün; siz, sizden öncekilerin yerini tutuyorsunuz. Fakat elbette sizin de yerinizi tutacaklar var. Görüyorsunuz ki gelenler durmuyor, gidenler geri dönmüyor, ister istemez gideceğimiz bu mahal, her şeye sâhib olan Cenâb-ı Hakk’ın huzurudur.

Sâdık Dânâ / İslam Kahramanları 3/ Erkam Yayınları, İstanbul, 2011