"dünya Hayatı Sizi Aldatmasın!"

Cemiyet Hayatımız

Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurur: “Bilin ki, dünya hayatı bir oyundur, eğlencedir, bir süstür, aranızda bir öğünüştür.” (Hadîd Sûresi / 20)  “Dünya hayatı sizi aldatmasın!” sözünü kim söylüyor? Dünyayı yaratan söylüyor. Dünya hayatını, onu yaratandan daha iyi bilen birisi olabilir mi? Sakının ey insanlar, dünya hayatının aldatıcılığından sakının!

Abdülkâdir Geylânî -kuddise sirruh-:

– Ey dünyaya rağbet edenler! Onunla mağrur olanlar, Ey akıllı ve hesaplı kişiler olduklarını söyleyenler, Allah teâlâ ve tekaddes hazretlerinin yukarıdaki sözünü işitmediniz mi?

Oyun, eğlence ve süs ise aklı başındaki şahıslara değil, cahil çocuklara yaraşır. Ben, size bildiriyorum. Ben size Allah’ın sizi oyun için yaratmadığını söylüyorum. Allah teâlâyı unutarak yalnız dünya ile meşgul  olan, oynuyor demektir. Yalnız dünya ile kanaat edip âhireti ve Allah’ı unutan, hiç birşey olmayanla kanaat etmiş demektir. Çünkü yarın ölecek ve elinde dünyadan hiç bir şey kalmayacaktır.

Âhiretle meşgul olunuz. Kalblerinizle, Allah teâlâya yöneliniz, O’nunla meşgul olunuz. O’nun fazlından ve kerem elinden gelen rızıkları alınız.

Bu dünya fânîdir, geçicidir. Belâlar ve musîbetler diyarıdır. Orada hayat, hiç bir kimse için tam mânâsıyla hoş, tatlı ve dertsiz değildir. Hele bir de kişi hikmet ehlinden biri ise.

Nitekim denir ki:

– Hikmet ehlinden olan kişinin gözü bu dünyada hiç bir zaman aydınlık olmaz. Çünkü onun gözü hep ölümü görüp durmaktadır.

DÜNYA HAYATININ ALDATICI MEŞGALELERİ ÇOKTUR

“Ey îman edenler, şüphe yok ki, Allah’ın vâ’di bir gerçektir. O hâlde dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Çok aldatıcı şeytan da sakın sizi Allah’ın (mühleti) ile aldatmasın.” (Fâtır Sûresi / 5)

Hasan Basrî -kuddise sirruh- yukarıdaki âyet-i kerîmeyi okuduktan sonra buyurdu ki:

– Bunu, yâni “Dünya hayatı sizi aldatmasın!” sözünü kim söylüyor? Dünyayı yaratan söylüyor. Dünya hayatını, onu yaratandan daha iyi bilen birisi olabilir mi? Sakının ey insanlar, dünya hayatının aldatıcılığından sakının!

Dünya hayâtının aldatıcı meşgaleleri çoktur. Bir kimse kendisine bir meşgale açarsa o meşgale de ona on meşgale daha açar. Ne âvâre insanoğlu ki, helâl kazancından dolayı hesaba çekileceği, haram kazancından dolayı da azap göreceği şu dünya hayatına râzı olur. Âhiret kaygusunu hiç hatırlamaz. Yarın Allah’ın huzurunda hesaba çekileceğini düşünmez. Amellerini sırf Allah rızâsı için yapmaz. Dinin esaslarına bir zarar gelse hiç oralı olmaz. Fakat dünyalık menfaatına bir zarar geldi mi hemen başlar ağlayıp sızlanmağa!

İbrâhim Metbûlî -kuddise sirruh- buyurur ki:

– Kibri bırak, büyük olursun. Kalbini dünya sevgisinden yana temizle ki, îman suyu kalbinde oluklar hâlinde aka...

Bir kimsenin kalbi dünya sevgisinden yana temiz değilse; onun kalbine îman suyu akmaz...

DÜNYA MALI TOPLAYANLARA UYARI!

Eşref-i Rûmî -kuddise sirruh- buyurur:

– Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri bu dünyayı ve bu dünyayı sevenleri sevmemiş iken, dünyaya bağlanmak akıllı olanların işi değildir. Cenab-ı Hak bu dünyayı düşman tutmuştur. Çünkü dünya onun dostlarını saptırmaktadır. Yani dünya sevgisi insanları Allah teâlâya ibâdet etmekten alıkoymaktadır.

Dünyada, dünya mallarına sahip olmak için çırpınanlar, helâl-haram demeden dünya malı toplayanlar topraklar altında türlü azaplarla inleyecek ve diyecekler ki:

– Yâ Rabbî, bizi kısa bir müddet için olsa dahî dünyaya göndersen de biraz ibâdet etsek ve senin rızânı kazanmak için gecemizi gündüzümüze katsak ne olur? Onların bu şekilde yalvarıp yakarmalarına şöyle cevap verilecek:

– Sizler dünyada hiç de az kalmadınız. Ama bu ömrü dünya muhabbeti uğruna, bile bile israf ettiniz. Sizlere bitmez tükenmez nasihatlar verildi. Tatmakta olduğunuz azapların mutlaka başınıza geleceği sizlere tekrar tekrar anlatıldı. Bu şartlar altında artık mazeret beyân etmeğe hakkınız yoktur. Çünkü dünya kulluk yeri idi, hâlbuki burası hesap yeridir.

Ama işlerin hakîkatını toprak altına girdikten sonra anlamanın, insanoğluna hiç bir fâidesi tasavvur olunamaz.

Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri-5. s. 51-54

Kaynak: Sadık Dânâ, Altınoluk Dergisi, 370. Sayı