Dört Hak Mezhebin İmâmlarının Tasavvufla İlişkisi Nedir?

İSLAM VE İHSAN

Dört hak mezhebin imâmlarının tasavvufla ilişkisi ne idi? Onların bu husûstaki görüşlerinden bahseder misiniz? Bir de bu konuda İmâm-ı A’zam’ın: “Numân’ın son iki yılı olmasaydı helâk olmuştu” sözü var. Bundan maksad nedir? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Tasavvufu zühd, mânevî eğitim, rabbânîlik ve ihsân mânâsına anladığımız zaman dört mezheb imâmını bunun dışında görmek mümkün değildir. Çünkü mezheb imâmları ve hadîs ulemâsı hep belli bir zühdî hayâtın içinde olmuşlardır. Dünyâ tamaı, şöhret ve şehvet, onların süratle kaçıp uzaklaşmaya çalıştığı husûslardır.

İmâm A’zam’ın kadılığı kabûl etmeyişi, ticârî hayâtta helâl kazanç titizliği, İmâm Mâlik’in Hz. Peygamber sevgisi, İmâm Şâfiî’nin zâhid ve sûfîlere karşı takdîrkâr ifâdeleri, İmâm Ahmed’in Kitâbü’z-zühd yazacak kadar zâhidlik tutkusu, hep bu özelliklerinden dolayıdır. Nitekim İmâm Gazzâlî İhyâu ulûmi’d-dîn adlı eserinin başında ilmin fazîletini anlatırken bu büyük imâmların zühd ve takvâ hayâtlarına da temâs etmektedir.[1] Ayrıca ilmin âdâbı arasında ilk şart olarak nefs tezkiyesini saymaktadır.[2]

Tasavvufu tarîkat ve şeyhe intisâb ile seyr u sülûk mânâsında düşündüğümüz zaman dört imâm devrinde henüz bu mânâda bir sistem gelişmemişti.

İmâm A’zam’a atfen menâkıb kitaplarında geçen ve Câfer-i Sâdık’ı tanıdıktan sonra hayâtında meydana gelen mânevî değişikliği anlatmak üzere ondan rivâyet edilen: “Son iki yılım olmasaydı Numân helâk olmuştu” sözü kendisinin ilme güvenmek gibi bir hatâya düşeceğini; ancak Câfer’i tanıdıktan sonra işin zühd ve takvâ boyutunun da farkına vararak bu vartayı atlattığını ifâde etmektedir. Bilindiği gibi Câfer-i Sâdık ehl-i beyt imâmlarından ve tasavvuf silsilelerinde yer alan ricâldendir.

Dipnotlar:

[1].     Gazzâli, İhyâu ulûmi’d-dîn, Kâhire ts., I, 8-9.

[2].     İhyâ, I, 49.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları