Doğruyu Söylemenin Önemi

İSLAM VE İHSAN

Hatada yapsan, doğru söylemekten vazgeçme! Peygamber Efendimiz (s.a.s) döneminde gerçekleşen ve Sahabelerin sergiledikleri tutumla çok farklı noktalara taşınan ibret dolu bir kıssa...

Tebük Seferi’ne mazeretsiz katılmayanlardan bir kısmı münafıklardı ve yalandan mazeretler uydurdular. Onlar hakkında, Cenâb-ı Hak şöyle buyurdu:

«…Onlardan yüz çevirin, çünkü onlar necistirler. İrtikâb ettikleri günahın cezası olarak varacakları yer cehennemdir. Kendilerinden râzı olasınız diye de size yemin ederler. Siz onlardan râzı olsanız bile, Allah o fâsıklardan asla râzı olmaz.» (et-Tevbe, 95-96)

Hazret-i Mevlânâ münafıkların nifak ve yalanlarının acınası hâlini şöyle tasvir eder:

“Ah ne olurdu münafıklar îmâna gelseler de (yalandan, sahtekârca söyledikleri) sözleri gönülden söylemiş olsalardı da muratlarına erselerdi!”

Tebük’e katılmayanlardan bir kısmı ise, henüz Efendimiz Tebük’ten dönmeden önce pişman olmuşlardı. Bağışlanma dilemişler, samimî bir şekilde kendilerini mescidin direklerine bağlamışlar ve affa nâil olmuşlardı. (et-Tevbe, 102)

O güne kadar hemen hemen bütün seferlere katıldıkları hâlde, Tebük’ten geri kalan üç sahâbî daha vardı. Onlar asla yalan söylemediler, bahaneler uydurmadılar.

Onlar ihtilâttan men edildiler. Yani kimse onlara selâm vermedi, almadı. Haftalarca hasretle inlediler. Hizmetten geri kalmanın ne büyük bir cürüm olduğunu idrâk ettiler.

Lâkin, Allah Rasûlü’nün huzûrunda yalana hiç meyletmeden doğruyu söylemelerinin ve samimî tevbelerinin bereketiyle sonunda affedildiler.

Bunu Kâ‘b bin Mâlik -radıyallâhu anh- şöyle dile getirir:

“Allâh’a yemin ederim ki, İslâm ile şereflendirdikten sonra Cenâb-ı Hakk’ın bana verdiği en büyük nimet, Peygamber Efendimiz’in huzûrunda doğruyu söylemek, böylece yalan söyleyenlerle birlikte helâk olmaktan kurtulmaktır.” (Buhârî, Megāzî, 79)

Cenâb-ı Hak buyurur:

“Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla / doğrularla beraber olun!” (et-Tevbe, 119)

Mâlûm olduğu üzere yalan, dile ait bir âfettir. Dil ise, kalbin sözcüsü olarak insanın tüm uzuvlarına ve amellerine tesir etmektedir. Cenâb-ı Hak şöyle emreder:

يَا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَد۪يدًايُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ

“Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allah amellerinizi sâlih hâle getirsin ve günahlarınızı bağışlasın…” (el-Ahzâb, 70-71)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Kasım Sayı: 153