Darbe Girişimi Neden Amerika'yı İşaret Ediyor?

ÜMMET

Türkiye'de 15 Temmuz'da yaşanan darbe girişiminin arkasında kim ya da kimler var? Dış destek söz konusu mu? Darbenin yönetiminin merkez üssü Türkiye’de mi yoksa dışarıda mıydı? İşte darbe girişimiyle ilgili “Derin Amerika”nın parmağı...

İlk komutu kim verdi, ordu içine sızmış terör örgütünün üst aklı mı, yoksa dışarıdaki uluslararası üst akıl mı? Kim kimi kullandı?

Darbe girişimi ne zaman tasarlandı? Neden şimdi düğmeye basıldı? Bunda Türkiye’deki iç dengeler mi yoksa dış gelişmeler mi etkili oldu? Yoksa her ikisi birden mi?

Tüm bunlar başarısız darbe girişimi sonrası gündeme gelen sorulardan bir kaçı. Bu çerçevede en çok gündeme gelen en can alıcı soru ise başarısız kalan bu darbe girişimi ABD patentli miydi?

Türkiye’deki sıradan vatandaştan siyasi analistlere varıncaya kadar neredeyse herkes “Darbenin arkasında kim var?” sorusuna iki çevreyi işaret ederek cevap verdi;  Paralel yapı ve onun arkasındaki ülke olarak ABD. Yerli yabancı birçok siyasi analizde darbenin arkasında bu konuda sicili oldukça kabarık CIA’nın olabileceği ihtimaline dikkat çekildi.

PARMAKLAR NEDEN AMERİKA'YI İŞARET EDİYOR?

İşte bu noktada pek çok gerekçe sıralandı. Darbe girişiminin arkasındaki yapının liderinin ABD’de koruma altında olması başlı başına ABD’yi olağan şüpheli kılıyor. Darbe teşebbüsünün ilk kritik saatlerinde ABD yönetiminin sessizliğini koruması, ilerleyen saatlerde daha temkinli bir dil kullanması, darbe karşıtı açıklamalarını ise ancak darbenin başarısız olacağının belli olmasından sonra yapması, Washington yönetiminin darbe karşıtlığı konusundaki samimiyetinin sorgulanmasına sebep oldu.

ABD’deki Fethullah Gülen’e bağlı bir güruhun aylardan beri yürüttükleri kara propaganda ve dezenformasyon bu darbenin arkasında ABD’nin olduğu kanaatini güçlendiren sebeplerden bir diğeri idi. ABD’li eski siyasilerden ve yazarlardan müteşekkil neocon güruh, uluslararası arenada, Türkiye’de darbenin alt yapısının oluştuğu yönünde bir algı operasyonu yürüttüler.

Özellikle Foreign Policy gibi neoconların etkili olduğu ABD’nin önde gelen yayın organlarında, Washington yönetimine yakın isimler “Erdoğan’ın ABD çıkarları için tehlike oluşturduğu!” iddiasıyla Türkiye’de darbe yapılması gerektiğini açık açık savundular. ABD’nin eski başkan yardımcısı Dick Cheney’nin danışmanı John Hannah bunlardan biriydi mesela.

Darbe girişiminden yani 15 Temmuz’dan bir hafta önce, Pentagon’a ve başkan George W. Bush’a Türkiye konularında danışmanlık yapan diğer neocon Michael Rubin bu taifeden bir diğeri. Rubin, American Enterprise Institute (AEI) için kaleme aldığı makalede şunları dile getiriyordu:

“Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koyarsa demokrasiyi hançerlemiş olmaz.” Peki neden olmazmış? Çünkü “Halihazırda Türkiye’de demokrasi yokmuş. “Gazetecilere hukuksuz muameleler yapılıyormuş.” Başka, “Gezi ve Fethullah Gülen Cemaati’nden intikam alınmak isteniyormuş. “Ordu mensupları yalan yanlış delillerle hedef alınıyormuş.” Hani amiyane ifadeyle yerseniz. Yaptıkları şey bir darbenin alt yapısın oluşturmak. Tamamen algı operasyonu.

Mısır’da darbeci Sisi’nin suç ortağı, ona sürekli hayat öpücüğü veren neocon çevrelerin bir başka ifade ile “Derin Amerika”nın derdinin demokrasi olmadığı herkesçe malum. Onların derdi Türkiye’yi yönetebildikleri bir ülke haline getirmek. Tıpkı Sisi’nin Mısır’ı gibi. Mısır’da başardıklarını Türkiye’de de başarmak için yoğun bir çaba içerisindeler.

Bu hedef doğrultusunda yapıp ettikleri, “Erdoğan’ın diktatörleştiği, terör örgütü DAİŞ’e destek verdiği” yönündeki algı yönetimi ile de sınırlı değil. PKK terör örgütünün hendek siyasetinin fikir babalığından tutun da, DAİŞ’inden PYD’sine bilumum terör örgütlerinin harekete geçirilmesinde de “Derin Amerika”nın parmağı olduğu kanaatini paylaşmayan neredeyse kimse yok gibi.

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 366. Sayı, Ağustos 2016