Çocuğun Bakım ve Terbiyesinde Sorumluluğu Olan Hısımlar

Aile Meseleleri

Çocuğun bakım ve terbiyesinde sorumluluğu olan hısımlar kimlerdir?

Hıdâne hakkı, aşağıdaki sıraya göre önce kadınlar, sonra da erkekler için sabit olur.

ÇOCUĞUN BAKIM VE TERBİYESİNDE SORUMLULUĞU OLAN KİŞİLER

1) Bakım ve Terbiye Sorumluluğu Olan Kadınlar

a) Anne: Annenin, çocuğun bakım ve terbiyesini üstlenmeye en fazla hak sahibi olduğu konusunda görüş birliği vardır. Annenin, küçüğün babası ile evli olması, babanın ölmüş veya boşanmış bulunmaları da sonucu değiştirmez.

Annenin bakım işinde öncelik hakkının delili, sünnettir. Bir kadın Allâh’ın elçisine gelerek şöyle dedi: Ey Allâh’ın elçisi! Şu benim oğlumdur. Karnım ona bir kap, göğsüm ona gıda kaynağı ve kucağım ona sıcak bir yuva oldu. Şimdi ise babası beni boşadı ve onu benden çekip almak istiyor. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Başkası ile evlenmediğin sürece, çocuk üzerinde daha fazla hak sahibisin.”[1] Ashâb-ı kiramdan Ebû Eyyûb el-Ensârî (ö.52/657) bir orduya katılmıştı.

Askeri harekât sırasında ele geçirilen kadın ve çocuklarla annelerinin arasının ayrıldığını ve bu yüzden çocukların ağladığını görünce şöyle demiştir: “Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Kim annesi ile çocuğunun arasını ayırırsa, Allahü Teâlâ kıyamet gününde onunla sevdiklerinin arasını ayırır.” [2]

Buna göre, ashab-ı kiram ve başkaları savaş esiri olan küçük çocukların anne-babalarından ve kardeşlerin de birbirinden ayrılmasını mekruh saymışlardır.[3] İşte küçük çocuğun eşlerin ayrılması veya babanın ölümü durumunda annenin bakım sorumluluğuna verilmesi buna kıyas edilmiştir.

Diğer yandan Hz. Ömer eşini boşamış ve oğlu Âsım’ı yanına almak istemişti. Çocuğun ağlaması üzerine de onu bırakarak Hz. Ebû Bekr’in yanına gitti. Olayı öğrenen Ebû Bekr (r.a.) şöyle demiştir: “Annesinin okşaması, kucağına alması ve kokusu çocuk bakımından, senin yanında kalmasından daha hayırlıdır. Çocuk yetişince seçimini yapar.”[4]

Ancak kadının dinden çıkması veya fuhuş, şarkıcılık, hırsızlık gibi, çocuğu bakıp terbiye etmesine ve korumasına engel olacak yaşantının içinde bulunması durumunda, bakım ve terbiye sorumluluğu kendisinden alınır. Kadının, çocuğun babasından başka, yabancı bir erkekle evli bulunması da hıdâne hakkını düşürür.[5]

b) Nineler: Anne bulunmadığı veya hıdâneye ehil olmadığı takdirde bu hak annenin annesine geçer. Çünkü doğumda ve mirasta anne ile ortaktır. Sonra Hanefîlere ve yeni görüşünde Şâfiîlere göre babaanne gelir.

Mâlikilere göre babanın annesi teyze ve haladan sonra gelir. Hanbelîler ise öne babayı ve onun annelerini ana tarafından olan nineden sonraya alırlar, sonra dedeyi, sonra da onun annelerini sayarlar.[6]

c) Kız kardeşler: Anne veya ninelerden hıdâneyi üstlenecek bir kimse yoksa, sıra öz kız kardeşe gelir. Sonra ana bir kızkardeşe, daha sonra baba bir kız kardeşe sıra gelir. Şâfiîlere göre burada baba bir kız kardeş daha önceliklidir. Daha sonra bu kardeşlerin sırasına göre kendi kızları hıdâne hakkı sahibi olurlar.

Çoğunluğa göre kız kardeşlerin teyze ve halalardan öne alınmasının nedeni, çocuğa daha yakın olmaları, aynı anne ve babanın çocukları bulunmalarıdır. Nitekim mirasta da bu nedenle öne geçerler.

d) Teyzeler: Bundan sonra çocuğun öz teyzesine, sonra ana tarafından teyzesine, bu da yoksa baba tarafından teyzesine sıra gelir. Hıdâne konusunda ana tarafına öncelik verilmesinin nedeni, baba tarafından olan hısımlara göre çocuk için daha şefkatli sayılmalarındandır. Şâfiîlere göre kız kardeşlerde olduğu gibi baba bir teyze ile baba bir hala, ana bir teyze ve haladan önde gelir. Bunun nedeni hısımlık bağının daha güçlü sayılmasıdır.

e) Kız kardeşin kızları: Hanefî ve Şâfiîlere göre sonra kız kardeşin kızları, sonra da erkek kardeşin kızları gelir. Onlara göre teyze; kız ve erkek kardeşin kızlarından önde gelir. Halaya ise daha sonra sıra gelir.

f) Halalar: Bundan sonra hıdâne hakkı halaya geçer. Sonra da babanın halası gelir ki bu büyük haladır. Bundan sonra sıra, asabe denilen erkek hısımlara geçer.

2) Bakım ve Terbiye Sorumluluğu Olan Erkekler:

Bir çocuğun bakım ve terbiyesi için yukarıda belirtilen kadınlardan hiçbirisi olmaz veya hıdâneye ehliyetli bulunmazlarsa, bu hak mahrem olan ve mirasçı bulunan asabeden erkek hısımlara geçer. Bunlar üç sınıf olup şunlardı:

a) Baba, babanın babası,

b) Öz veya baba bir erkek kardeş veya bunların aşağıya doğru erkek çocukları,

c) Öz veya baba bir amca ve bunların aşağıya doğru erkek çocukları. Bununla birlikte kendisine cinsel istek duyulacak bir yaşta bulunan (müştehât) kız çocuğu, aralarında evlenme engeli olmayan amca oğlu gibi bir kimsenin hıdâne sorumluluğuna teslim edilmez. Böyle bir veli, ancak yedi yaşından küçük kız çocuğu ile hıdâne çağındaki erkek çocuğunun bakım sorumluluğunu üstlenebilir.

Yukarıda belirtilen asabe hısımlardan hıdâneyi üstlenecek hiçbir kimse bulunmazsa, bu hak Hanefîlere göre zevil-erhâm denilen diğer hısımlara geçer. Bunlar sırasıyla ana bir erkek kardeş, sonra onun oğlu, sonra ana bir amca, sonra öz dayı, sonra ana bir dayıdan ibarettir. Bütün bunlar çocuk üzerinde aynı zamanda evlendirme velâyetine sahip oldukları gibi, hıdâne hakkına da sahip olurlar. Hanbelîlerin görüşü de Hanefîler gibidir. Ancak sıralamada bazı ayrılıklar vardır.

Hıdâne hakkına eşit olarak sahip bulunan iki kişi birlikte olsa, bunlardan daha takvalı olan, bu nitelikte de eşit iseler daha yaşlı olan tercih edilir. Küçük çocuğun iki erkek kardeşi, iki tane amcası veya iki halası arasında buna göre işlem yapılır. Şâfiîlere göre ise bu gibi eşitlik durumlarında kur’a çekilerek hıdâne hakkı sahibi belirlenir.

Daha sağlam görülen başka bir görüşe göre erkek ve kadın asabeden bir kimse bulunmazsa, hıdâne hakkı zevi’l-erhâm’a geçmez. Çünkü bu çocukla zevi’l-erham arasında, doğrudan mirasçılık ve mahremlik olmadığı gibi, hısımlık yönü de zayıftır. Bu yüzden zevi’l-erham’dan olup da miras alamayan erkeklerin de hıdâne hakkı yoktur. Çocuğun kız kardeşinin oğlu, ana bir erkek kardeşinin oğlu, annesinin babası, dayı ve ana bir amca bu niteliktedir.

Dipnotlar:

[1]. Ebû Dâvûd, Talâk, 35. Hakim, senedinin sağlam olduğunu söylemiştir. [2]. Tirmizî, Büyü’, 52, Siyer, 17; İbn Mâce, Ticârât, 46; Dârimî, Siyer, 39; Ahmed b.Hanbel, V, 313. [3]. bk. Tirmizî, Siyer, 17, IV, 134. [4]. Zühaylî, age, VII, 720-721, İbn Ebî Şeybe’den naklen. [5]. Zühaylî, age, VII, 720. [6]. Zühaylî, age, VII, 721; Şa’ban, age, s. 617.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları