Bundan Daha Büyük Keramet mi Olur?

Osmanlı Tarihi

Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretleri kendisinden keramet görmek isteyenlere en büyük keramet olarak bakın neyi gösteriyor.

Devrin sultanı, vezir-i a’zamını azl etmiş ve vezâret mührünü Üsküdar’da oturan bir başka vezire göndermişti. Ancak elçi, deniz kazasına uğrayarak boğulmuştu. Bu haber sultana ulaşınca derhal Hüdâyî’ye gitti ve olanları anlattı. O da seccâdenin altından suları damlayarak aldığı mührü sultana takdim etti.

Sultan Ahmed, tenezzühe çıktığı bir gün et kızartmak için bir çukur açtırıp ateş yaktırmıştı. Et, ateşte güzelce kızartılıp yenilmek üzere hazırlandığında Hz. Hüdâyî teşrif etti. Ve pâdişahı “zehirlidir” diye eti yemekten men etti. Et orada bulunan bir köpeğe verildiğinde köpek bir müddet sonra öldü. Daha sonra ateş yakılan yer kazıldığında Hüdâyî’nin haber verdiği gibi zehirli bir yılanın parçalarına rastlandı.

Sultan Ahmed’in kendisine büyük bir muhabbetle bağlı bulunduğu Hüdâyî, saraya davetli olduğu bir günde abdest tazelemek mürâd etmişti. Hüdâyî abdestini tazelerken suyunu bizzat Sultan dökmüş, havlusunu da pâdişahın annesi (vâlide sultan) tutmuştu. Vâlide Sultan havluyu verirken gönlünden “Hz. Şeyh’in bir kerâmetini görseydim” diye geçirmişti. Hz. Hüdâyî de keşfen duruma muttali olunca:

“-Hayret, ba’zı kimseler bizden keramet isterler. Cihan pâdişahı elimize su döküyor, vâlideleri havlu tutuyor, bundan daha büyük keramet mi olur?” buyurmuştu.

Kaynak: Aziz Mahmud Hüdâyi Hayatı ve Menkıbeleri, Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Aziz Mahmud Hüdâyi Vakfı Yayınları, 2004