Buluntu Çocuğun Hakları

Aile Meseleleri

İslam’da buluntu çocuğun hakları nelerdir?

Buluntu çocuğun İslam toplumundaki yeri ve hakları...

BULUNTU ÇOCUĞUN HAKLARI VE YERİ

1) Hür ve Müslüman sayılması

İnsanda asıl olan hür olmaktır. Bu yüzden bir İslâm beldesinde bulunan çocuk hür ve Müslüman sayılır. Ölünce yıkanır, cenaze namazı kılınır ve Müslüman mezarlığına gömülür. Çocuğu bir zimmî (gayri müslim tebea) veya bir Müslüman, kilise veya havrada yahut hiçbir Müslümanın bulunmadığı bir köyde bulmuşsa, dış görünüşe bakarak çocuk zimmet ehlinden sayılır. Ancak onu bir zimmî, İslâm beldesinde bulsa, bulunma yeri dikkate alınarak Müslüman sayılır.[1]

2) Nesebi

Buluntu çocuğun nesebi meçhuldür. Bir kimse bu çocuğun kendisine ait olduğunu iddia ederse, delilsiz kabul edilir ve çocuğun nesebi ona bağlanır. İki hür Müslüman birlikte nesep iddiasında bulunsa, bunlardan birisi çocuğun beden veya giysisindeki bir alâmeti delil olarak nitelendirse Hanefîlere göre öncelik hakkına sahip olur. Çünkü bu belirti çocuğun daha önce onun yanında olduğunu gösterir. Delil, Mısır Azîz’inin eşi Züleyha ile ilgili olarak bir şahidin söylediği sözleri bildiren şu âyettir: “Eğer Yûsuf’un gömleği önden yırtılmışsa kadın doğrudur, Yûsuf yalancılardandır. Ve eğer onun gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalancıdır, o doğrulardandır.”[2] Eğer ikisi de bir delil getiremezse, çocuk ikisine birlikte ait sayılır. Delil, Hz. Ömer’in uygulamasıdır. O, şöyle demiştir: “Bu durumda çocuk ikisine ait olur. Çocuk onlara onlar da çocuğa mirasçı olurlar.”[3]

Şâfilere göre, iki kişiden hiçbirisi delil (beyyine) getiremezse çocuk soy bilginine gösterilir ve onun tesbitine uyulur.[4] Bu konu günümüzde DNA testi ile çözüme kavuşturulabilir.

Bir kadın buluntu çocuğun kendisine ait olduğunu iddia ederse, kadın evli değilse isteği kabul edilmez. Eğer kocası olur ve kadının iddiasını tasdik ederse veya ebe yahut iki kişi, kadın lehine şahitlik ederlerse çocuğun nesebi bu kadın yönünden sabit olur.[5]

3) Bakım masrafları

Buluntu çocuğun yeme, içme, giyim ve eğitim gibi bakım harcamaları eğer kendi malı veya parası varsa ondan yapılır. Eğer çocuğun malı olmaz ve bulan kişi hakimden izin alarak kendi malından ona harcamada bulunmuş olursa, ergenlik çağından sonra bunlar için buluntu çocuğa rucû edebilir. Harcamaları hakimden izinsiz yapmışsa, bunlar teberru olarak (Cenâb-ı Hak’tan sadaka ecri almak gayesiyle) yapılmış sayılır. Bu yüzden de artık buluntu çocuğa rucû edemez.

Çocuğun kendi malı bulunmaz, fakat bu gibi çocuklar için kurulmuş yardım vakıfları veya lehine vasiyet edilen mal bulunursa, masraflar oradan karşılanır. Bu da yoksa çocuğun masrafları beytülmalden karşılanır.[6]

4) Malı ve mirası

Çocuğun üzerindeki giysiler, cebinden çıkan para vb. değerli şeyler kendisine aittir.[7] Buluntu çocuk nesebi belirsiz olarak yaşar ve o şekilde vefat ederse malvarlığı beytülmale kalır.[8]

5) Buluntu çocuk üzerindeki velâyet

Lakitin şahsı ve malı üzerindeki velâyet yetkisi hakime aittir. Yani onu korumak, eğitimini gerçekleştirmek, evlendirmek ve malında tasarruf etmek gibi konularda hakim yetkilidir. Çünkü Hz. Peygamber; “İslâm devlet yöneticisi, velisi olmayanın velisidir.”[9] buyurmuştur.

Çocuğu bulanın evlendirme ve malda tasarruf hakkı yoktur. Malı olmayan buluntu bir çocuğu hakim evlendirirse mehri, yeme, içme, giyim ve sağlıkla ilgili masrafları beytülmalden karşılanır. Bu görüş Hz. Ömer ve Hz. Ali’den nakledilmiştir. Çünkü beytülmal İslâm toplumunda muhtaç durumda olanlara yardım etmek üzere vardır. Nimet, külfet karşılığındadır. Devlet kimsesiz kişinin mirasçısı olur, gerektiğinde diyetini alır. Buna karşılık da buluntu çocuğun masraflarını karşılamalı ve diyeti gerektiren bir suç işlediğinde de bunu tazmin etmelidir. Nitekim Allâh’ın Rasûlü “Geliri alma hakkı, külfeti üstlenme karşılığındadır.” [10] buyurmuştur.

Diğer yandan çocuğu bulan kimse sahibi çıkıncaya veya nesep iddiasında olan birisi onu isteyinceye kadar çocuğa başkalarından daha fazla hak sahibi olduğu için, hakim çocuğun velâyetini ona da verebilir.[11]

Dipnotlar:

[1]. Kâsânî, age, VI, 198; Zühaylî age, V, 766. [2]. Yûsuf, 12/26, 27. [3]. Zühaylî age, V, 768. [4]. Şirbînî, age, II, 428. [5]. Kâsânî, age, VI, 198; İbnü’l-Hümâm, age, II, 367. [6]. Kâsânî, age, VI, 198 vd.; Şirbinî, age, II, 420; İbn Rüşd, age, II, 305. [7]. Kâsânî, age, VI, 198, 199. [8]. İbn Âbidîn, age, VI, 270. [9]. Ebû Dâvûd, Nikâh, 19; Tirmizî, Nikâh, 15; İbn Mâce, Nikâh, 15, Dârimî, Nikâh, 11; İbn Hanbel, II, 250. [10]. Ebû Dâvûd Büyü, 71; Tirmizî, Büyü’, 53; Nesâî, Büyü’, 15; İbn Mâce, Ticârât, 1. [11]. İbn Âbidîn, age, IV, 274; Zühaylî age, V, 765, 766.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları