Bu Kapı Kulluk ve Gönül Kapısıdır

Osmanlı Tarihi

II. Genç Osman’ın şehâdeti üzerine tahta geçen 4. Murad Han, henüz on dört yaşında idi. Eyüp’te yapılan kılıç kuşanma merâsimine evvelce beyân ettiğimiz üzere devrin en mûteber şeyhi sıfatıyla Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri çağırıldı ve Hazret-i Pîr, hayır-duâ ile yeni sul­tâ­na kılıç kuşandırdı.

II. Murad Han, tahta geçtiğinde çok küçük yaşlarda olduğundan ipler vâlidesinin ve birtakım devlet ricâlinin elindeydi. Zaman zaman bu durumdan bunalan 4. Murad Han, tebdîl-i kıyafetle Hüdâyî Hazretleri’nin dergâhına giderek gönlünü mânen takviye eder, ileriki günlere hazırlanırdı. Bu ziyâretleri samimî bir dervişin edep ölçüleri içinde gerçekleştiren 4. Murad Han, bir gün yanına lalasını da almıştı. Dergâhın kapısına varıp tokmağı hafifçe çaldıklarında içeriden bir dervişin:

“–Kimdir?” suâline lala, alışkın olduğu üzere der­hâl:

“–Yedi iklîm pâdişâhı es-Sultân ibnü’s-Sultân Murad Han-ı Râbi’ Efendimiz teşrîf eylediler. Hemen Şeyh Hazretlerine bildirile!..” deyiverdi.

Derviş de:

“–Bu kapı saltanat kapısı değil!” cevabını vererek kapıyı açmadı.

Lalasının hâline tebessüm eden 4. Murad Han:

“–Lala! Bu kapı kulluk ve gönül kapısıdır.” dedi ve tokmağı tekrar tıklattı. İçeriden gelen aynı suâle büyük bir edeple:

“–Şeyh Hazretleri’ne Murad kulunuz geldi deyiniz!” ifâdesiyle mukàbele etti.

Bunun üzerine kapı açıldı ve içeri alındılar.

O sıralar hayli yaşlanmış bulunan Hüdâyî Hazretleri, her türlü liyâkatle kemâle erebilmesi için 4. Murad Hân’a müstesnâ bir alâka göstermekteydi.

İşte bu alâka ve muhtelif irşadlarının bir bereketidir ki 4. Murad Han, gün geçtikçe madden ve mânen tekâmül, tecrübe ve seviye kazandı. Büyük dâvâları omuzlayabilecek bir kıvama geldi. Vakti gelince de yaptığı ciddî hamlelerle ordudaki ve ahâlî arasındaki disiplini sağlayarak daha o gün yıkılma tehkilesiyle karşı karşıya bulunan devleti büyük bir bâdireden kurtardı.

Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013