Bu Düşünce, İslâm’ı Hafife Almak Değil midir?

Aile Hayatımız

Müslüman nasıl bir nesil endişesi içinde olmalıdır? Evlatlarımıza nasıl bir İslam terbiyesi vermeliyiz?

Evlâtlarının dünyevî birtakım imtihanlarında onlardan fazla heyecanlanan, imtihan esnasında mektep kapılarına gelip, sonuna kadar orada telâş içinde bekleyen anne-babalara şâhit oluyoruz.

Gaflet ehli, maalesef dünyayı tercih etmektedir. Hazin manzaralar görüyoruz.

BU DÜŞÜNCE, İSLÂM’I HAFİFE ALMAK DEĞİL MİDİR?

Evlâdın istikbâliyle alâkalanmak, dertlenmek güzel, ama hangi istikbal?

Fânî, dünyevî ve meslekî istikbâle gösterilen şu heyecanlı gayret, evlâdın âhireti için gösteriliyor mu?

Eğer;

“–Birkaç hafta veya bir yaz mevsimi camiye de gönderdik. O vazifeyi de hallettik!” deniliyorsa; -Allah muhafaza- bu düşünce, İslâm’ı hafife almak değil midir?

Dünya hayatında en fazla 30-40 sene devam ettirilecek bir meslek veya bir kariyer için evlâtlara 16 sene tahsil yaptırılmakta.

Ebedî hayat için; “Bir yaz kursu kâfidir!” veya; “Mektepteki birkaç saatlik ders yetmez mi?” demek, dînî eğitimi hiç anlamamış olmak demektir.

İslâm çok muazzam ve geniş bir kültürdür. İnsana ebedî saâdetin yollarını gösteren ilâhî kaideler manzûmesidir.

اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِى خَلَقَ

“Yaratan Rabbinin adıyla oku!” (el-Alak, 1) emriyle başlayıp;

اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ

“Bugün size dîninizi tamamladım!” (Bkz. el-Mâide, 3) tâlimâtıyla hitâma eren bu mübârek tahsili; ilk halka olan ashâb-ı kiram, tam 23 senede bizzat Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in rahle-i tedrîsinde yaşayarak almışlardır.

CİDDÎ BİR İSLÂMÎ EĞİTİM

Öyleyse; zamanımızda da, evlâtlarımızı en güzel telkinlerle hazırladıktan sonra, imam hatip ortaokullarına ve en az bir yıllık Kur’ân kursu eğitimlerine göndermeliyiz.

Evlâtlarımızın namazı hakkıyla kılabilmeleri için de bu bir zarûrettir. Zira «kıraat» namazın şartıdır ve güzel bir kıraat eğitimi için, en az bir senelik Kur’ân kursu eğitimi zarûrettir. Zamanımızda imam hatip ortaokullarıyla beraber, kuvvetli Kur’ân eğitimi çalışmaları yapıldığını sevinçle görmekteyiz. Bu çalışmaları desteklemeli, evlâtlarımız için en faydalısını tespit için gayret etmeli ve ciğerpâremiz yavrularımızın âhireti için bu eğitimleri tercih etmeliyiz.

Dünyevî tahsil de bu uhrevî tahsilin içinde verilirse, onunla mezc olursa evlâtlarımıza fayda verir.

Uhrevî tahsilden uzak bir dünyevî tahsil ise; evlâtları özlerine, dinlerine yabancılaştırmaktadır.

Rabbimiz; anne-babalara, evlâtlarına doğru akan bir şefkat ve muhabbet vermiştir. Her anne-baba, evlâdının mürüvvetini ve muvaffakiyetini görmekten saâdet ve bahtiyarlık duyar. Lâkin bu duyguyu fânî dünya ile tahdit etmemelidir.

Ailesini Allâh’a itaat içinde görmek bir mü’minin en büyük sevinci olmalıdır. Âyet-i kerîmede bir mü’minin nesil endişesi ne güzel ifade edilir:

“…İnsan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki:

«Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve râzı olacağın sâlih ameller işlememi temin et!..

Benim için de zürriyetim için de salâhı / sâlih amelleri devam ettir.

Ben Sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.»” (el-Ahkāf, 15)

Âyette geçen;

duâsına şu mânâlar verilmiştir:

“Yâ Rabbî! Zürriyetimi bana sâdık halef, Sana da hakkıyla kul eyle!”

“Şeytan, nefis ve hevâ için onların üzerine yol açma!”

Bu âyette de babaların sâlih oluşunun oğul ve evlâtların da sâlih olmasına vesile olduğuna işaret vardır. (Bkz. Bursevî, Rûhu’l-Beyân, el-Ahkāf, 15)

"EVLÂTLARININ SÂLİH OLMASINI ARZU EDENLER..."

Evlâtlarının sâlih olmasını arzu edenler, kendileri de sâlih anne-babalar olmak mecburiyetindedir.

Tefsirlerde bu âyet-i kerîmenin Hazret-i Ebûbekir’e işaret ettiği ifade edilmiştir.

Hazret-i Ebûbekir, Allâh’ın râzı olacağı ameller işlemek istedi. Müşrikler tarafından işkenceye maruz kalan dokuz kişiyi âzâd etti. Bunlardan biri de Hazret-i Bilâl’dir.

Nesli için duâ etti:

  • Kızı Âişe -radıyallâhu anhâ-, Peygamber Efendimiz’in hanımı olmakla şereflendi.
  • Oğulları ve torunları da müslüman olarak, Efendimiz’e hizmetle müşerref oldular.

Nakşibendî yolu da Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh- üzerinden Fahr-i Kâinât Efendimiz’e vâsıl olan, feyizli, rûhâniyetli ve mübârek bir mâneviyat yoludur.

Bu feyizli yolun büyüklerinden biri olan, 16 Temmuz 1999’da rahmet-i Rahmân’a tevdî eylediğimiz muhterem pederim Musa Efendi -kuddise sirruhû- Hazretleri’nin de evlâtların terbiyesi ve nesillerin yetiştirilmesi hakkında çok mühim telkinleri vardı.

Hak dostlarının ömrü fânî hayatlarından sonra da devam eder. Tarih bunun en güzel misalleriyle doludur. Ashâb-ı kiramdan başlayarak, gerek devlet ricâli olsun, gerek halk içinden olsun, Allâh’a hizmet eden bütün Hak dostlarının irşâd ömürlerini Cenâb-ı Hak devam ettirmektedir.

Zira âyet-i kerîmede buyurulur:

“Îmân edip de sâlih amellerde bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.” (Meryem, 96)