Boş Şeylerden Kurtul

İbadet Hayatımız

Ölümü bilen, fânî dünya lezzetlerine, bu hayatta yolcu olduğunu bilen de misafirhânedeki oyuncaklara aldanmaz!

Cenâb-ı Hakk’ın fânîlikten muaf tuttuğu bir canlı yokken, insan, sahip olduğu nîmetlerin aslâ elinden çıkmasını istemez, dünyada dâimâ ebedîlik ve ölümsüzlük arzular. Hâlbuki fânî dünya üzerinde ebedîlik aramak veya mes’ut günlerin hiç bitmeyeceğini ve ihsân edilen nîmetlerin hiçbir zaman elden çıkmayacağını sanmak; çöllerdeki seraplara aldanmak gibi boş bir hayal ve beyhûde bir ümittir.

Nitekim bir Hak dostu, bu hususta ne güzel buyurmuştur:

“Dünyadan ebedîlik isteme! Kendinde yok ki sana da versin!”

Ölümü bilen, fânî dünya lezzetlerine, bu hayatta yolcu olduğunu bilen de misafirhânedeki oyuncaklara aldanmaz! Çünkü eşya, ondan ayrılmayacak bir sûrette dünya misafirhânesine âittir. Bütün fânî nîmetler, bir kişide toplansa ve o, huzur ve saâdet içinde bin sene yaşasa ne fayda!.. Sonunda gireceği yer, bu kara toprağın bir çukuru değil midir?!.

AYNADAKİ YALAN

Bu sebeple Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh- bizlere şöyle seslenir:

“Ey sâlik; aynadaki son nakşa bak! Bir güzelin ihtiyarlığındaki çirkinliğini ve bir binanın harâbe hâline geleceğini düşün de aynadaki yalana aldanma!..”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Gönül Yolculuğu, Erkam Yayınları