Bizim Yolumuz Sohbet Yoludur

İbadet Hayatımız

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri manevi sohbetin önemini şöyle anlatıyor: Kişi, insanlarla beraber olup onlara hizmet edince, halvete çekildiği zamanlardan daha fazla gönül huzûru elde eder. Yani kesrette vahdeti yakalar, kalabalıklar içindeyken Cenâb-ı Hak ile beraber olabilirse, gönlü daha fazla huzûra kavuşur. Bizim yolumuzda gönül âlemi ancak bu şekilde inkişâf eder. Bizim yolumuz sohbet yoludur. Halvette şöhret, şöhrette ise âfet vardır. Hayır ve bereket, birlik ve beraberliktedir. Birlikte olmak, sohbetle mümkündür.

Bir dervişten nakledilmiştir:

“Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, Allah dostlarının sohbetlerinin büyük bir nîmet olduğunu her vesîleyle ifâde eder ve; «Bu nîmetten uzak kalmak, bu yolun yolcularının kusurlarındandır.» buyururlardı. Bu âciz kul, Hâce Hazretleri’nin sohbet-i saâdetlerine mazhar olmak için Semerkand’dan Buhâra’ya gittiğimde, Nakşibend Hazretleri’nin talebelerinin en fazla ehemmiyet verdikleri şeyin, imkân nisbetinde bütün namazları cemaatle mescidde edâ etmek ve Hazret’in sohbetindeki feyz ve rûhâniyetten nasiplenmek gibi hususlar olduğunu gördüm.”[1]

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri şöyle buyururlardı:

“Kişi, insanlarla beraber olup onlara hizmet edince, halvete çekildiği zamanlardan daha fazla gönül huzûru elde eder. (Yani kesrette vahdeti yakalar, kalabalıklar içindeyken Cenâb-ı Hak ile beraber olabilirse, gönlü daha fazla huzûra kavuşur.) Bizim yolumuzda gönül âlemi ancak bu şekilde inkişâf eder. Bizim yolumuz sohbet yoludur. Halvette şöhret, şöhrette ise âfet vardır. Hayır ve bereket, birlik ve beraberliktedir. Birlikte olmak, sohbetle mümkündür. Ancak bu hâlin gerçekleşmesi, sohbetin faydalı olması şartına bağlıdır. Bir kişinin başkasıyla sohbeti ise benliği terk edip hiçliğe bürünmekle hâsıl olur.”[2]

“Bizim sohbetimize gelenlerin bir kısmının kalbinde muhabbet tohumu varsa da, dünyaya olan alâkaları ve bunun oluşturduğu pislik sebebiyle bu tohum filiz verip büyüyemez. Bize düşen vazife, onların kalbini bu nefsânî arzulardan temizleyerek muhabbet tohumunu filizlendirmektir. Bâzılarının kalbinde ise muhabbet tohumundan eser yoktur. Biz onların kalbinde muhabbet oluşması için himmet ederiz.”[3]


[1] Enîsü’t-Tâlibîn, s. 291.

[2] Enîsü’t-Tâlibîn, s. 90; Reşahât, s. 68; Ebû’l-Kâsım, a.g.e, vr. 52a, 62a.

[3] Enîsü’t-Tâlibîn, s. 90; Ebû’l-Kâsım, a.g.e, vr. 63b; Muhammed Bâkır, a.g.e, s. 59.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları