“Bir Lokma, Bir Hırka” Sözünden Kasıt Nedir? Nasıl Anlamalıyız?

Tasavvuf

“Bir lokma, bir hırka” sözü nereden geliyor? “Bir lokma, bir hırka” düşüncesi İslâm’a uygun mudur?

Önce “bir lokma ve bir hırka” sözünün nereden çıktığına bakalım. Bir hadîste Allah Rasûlü şöyle buyurur: “Şu üç şey müstesnâ kıyâmet günü her şeyden sorulacaksınız: Sırtınızı örtecek bir hırka, açlığınızı giderecek bir kaç lokma ve soğuk sıcaktan koruyacak bir yuva.”[1] Bu hadîs bu anlayışın çıkış noktası gibidir. Çünkü tekkeleri ve câmileri, dervişlerin ve müminlerin evi sayarsak hadîse göre insanın aslî ihtiyâcı bir lokma ve bir hırkaya inmektedir.

Sûfîler “bir lokma ve bir hırka” anlayışını infâk için koymuşlardır. Kişinin nefsi için harcayıp isrâfa düşmeyeceği şeyin ölçüsü budur. Ama üretim ve îsâr için bir sınır yoktur. İnsanın özünde “tûl-i emel” vardır. Bu yüzden ebedî kalacakmış gibi ve taparcasına dünyâya dört elle sarılır. İnsandaki tûl-i emelin önüne geçmenin yolu, ihtiyaçları sınırlandırmaktır.

Bugün ekonomiyi târif edenler onu: “Sınırsız ihtiyaçların sınırlı kaynaklardan sağlanması ilmi” olarak tanımlarlar. Ekonomistler ihtiyaçları sınırsız, kaynakları sınırlı görürler. Oysa İslâmî ve tasavvufî telâkkîde kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlıdır. Çünkü Allah Teâlâ: “Allah’ın nîmetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız[2] buyurur. İnsanın ihtiyaçları yukarda geçen hadîs ile zarûret düzeyinde sınırlandırılmıştır. Bu anlayış sağlandığı zaman, sâdece kendisini düşünen “ben” merkezli insanların yerini, diğergâm insanlar alacaktır. Bu bakımdan bu anlayış bir üretim ölçüsü gibi değil, infâk ve îsâr sınırı olarak görülmelidir. Yâni insan, varlığını, elinde avucunda bir lokma ve bir hırka gibi zarûrî ihtiyaçları kalıncaya kadar başkalarına verebilmelidir.

[1].       Bkz. İbn Hanbel, V, 81.

[2].       İbrâhim, 14/34.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları