Bir Kölenin İbretlik Hikâyesi

Kıssâlar

 İnsan için kazanmak veya kaybetmek bu dünyada. İnsanoğlu ya Rabbimizin gösterdiği istikamette yürüyerek ebedi saadet yurdu cenneti kazanacak veya istikametten şaşarak, cenneti kaybedecektir.

İnsan için imtihan dünyasına geliş ömürde sadece bir defa gerçekleşecektir. Bu sebebten akıllı hareket edip bütün gücümüzü dünyada salih amelleri çoğaltmak için sarfetmek gerek. Zira bu dünyada ne ekersek ahırette onu biçeceğiz.

Allah dostları dünyayı ekim yeri, âhıreti de hasat yeri olarak değerlendirmişlerdir.

“Ruhulbeyan” tefsirinde, Efendisinin uyanışına ve kurtuluşuna vesile olan bir kölenin hikayesi vardır.

İsyan ve gaflet içerisinde yaşayan bir insanı Hak yola döndürmek zordur. Fakat bir insanın hidayeti için uğraşmak onun doğru yola girmesine vesile olmak da Allah katında pek değerli, pek ecir ve sevablı bir iştir.

NE EKERSEN ONU BİÇERSİN

Hak yola davette gayretimizi artıracak ve ibretli dersler verecek olan bu kıssa şöyle nakledilir:

“-Hikâye edilir ki Belh’te adamın biri kölesine buğday ekmesini emretti.

O da arpa ekti.

Hasat vakti geldiğinde iş ortaya çıkıp arpa ekildiğini görünce Efendisi bunun sebebini sordu.

Köle işi bilmemezliğe vurarak:

“-Buğday biteceğini umarak arpa ekmiştim efendim” diye cevap verdi.

Kendisiyle alay ettiğini zanneden Efendi kölesine çok kızdı ve öfkeli bir vaziyette:

“-Ey ahmak! Hiç sen arpa ekip de buğday hasat eden gördün mü?” diye onu azarladı.

Efendisine edeb ve hizmette kusur etmeyen köle ne pahasına olursa olsun onun kurtuluşu için uğraşıyor ve Hak yola girmesi için çalışıyordu.

Tam zamanını yakaladığına inanarak onun gönlünü okşayan  şu cevabı verdi:

“-O halde ey efendi! Sen Allah’a isyan edip dururken O’nun rahmetine nâil olmayı nasıl umarsın?”dedi.

Efendisi bu cevap karşısında düşünmeye başladı. Doğru, uyarıcı ve gönlü harekete geçiren bir sözdü bu.

Köle davranışında bilinçli ve samimi idi. Efendisinin intibaha gelip Allah’a isyandan uzak kalmasını gönülden arzu etmekteydi. Efendisi bu samimi cevaptan etkilendi ve hiç tereddüt etmeden hemen tevbe etti. Bunca sene yaptıkları isyanlara pişman olarak Allah Teâla’ya sığındı ve istiğfara başladı. Sonra da kendisine bu anlamlı cevabı veren, uyanışına ve kurtuluşuna vesile olan kölesini âzâd etti. Hem kendi hem de Efendisi kurtuluşa erdi.

İşte bir insanın kurtulması için gösterilen gayret!.. İşte tebliğ hassasiyeti!.. İşte basiret ve firaset!.. Önce halis niyet!... Sonra samimiyet, firaset ve gayret!.. Sonra da bu metodla gönülleri Hakk’ı kabule hazırlamak!..

İnsan bu dünyada ne ektiyse âhirette onu biçecek. Dünya âhiretin tarlası. Tarlaya güzel şeyler ekmek gerek. Allah için dostluklar kurarak Allah yoluna açılmak gerek.

SÂLİH AMEL İŞLEYENLERİN MÜKÂFATI

Ruhulbeyan”da salih ameller, güzel davranışlarla ilgili olarak et-Te’vîlâtü’n-Necmiyye’den şunlar nakledilir:

“Îman ve amel ehli için amellerinin sâlih ve güzel oluşuna uygun bir mükâfât vardır. Sâlih amellerden bazısı ile cennete ve onun köşklerine ulaşılır. Bunlar sâlih niyetle, bedenle yapılan tâat ve ibadetlerdir. Sâlih amellerden bâzısı ile de Allah’a vâsıl olunur. Bunlar da kalbî ibadetlerdir.

Sıdk ile Hakk’ı taleb etmek, Tevhidde ihlâs, dünya sevgisini kalbden çıkarmak, Allah’tan gayrısından yüz çevirmek, bütünüyle Allah’a yönelmek, kâmil ve mükemmil, sâlih ve Hakk’a vâsıl eden bir mürşide irâdeyi teslim etmek, ona sımsıkı sarılmak ve boş temennîlere aldanmamak. Zira arpa eken, buğday biçemez.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 295