Bir Kase Süt Hidayete Vesile Oldu

İSLAM

Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker vazifesi anlatılarak, tebliğ ederek yapılabildiği gibi en etkili tebliğ olan tatbik etme, hayatımızda uygulama ve örnek olma ile de yapılır. Bu misale örnek olacak muhteşem bir menkıbeyi sizler için derledik.

Gayr-i müslim bir komşumuz vardı. Sonradan müslüman olmuştu. Bir gün kendisine hidâyete eriş sebebini sorduğumda şunları söyledi:

“–Acıbadem’de tarla komşum Rebî Molla’nın ticaretteki güzel ahlâkı vesilesiyle müslüman oldum. Molla Rebî, süt satarak geçimini temin eden bir zâttı. Bir akşam vakti bize geldi ve;

«–Buyurun, bu süt sizin!» dedi.

Şaşırdım;

«–Nasıl olur? Ben sizden süt istemedim ki!» dedim.

O hassas ve zarif insan;

«–Ben farkında olmadan hayvanlarımdan birinin sizin tarlanıza girip otladığını gördüm. Onun için bu süt sizindir. Ayrıca o hayvanın tahavvülât devresi (yediği otların vücudundan tamamen izâlesi) bitinceye kadar sütünü size getireceğim...» dedi.

Ben;

«–Lâfı mı olur komşu? Yediği ot değil mi? Helâl olsun!..» dediysem de Molla Rebî;

«–Yok yok, öyle olmaz! Onun sütü sizin hakkınız!..» deyip hayvanın tahavvülât devresi bitene kadar sütünü bize getirdi.

İşte o mübârek insanın bu davranışı bana ziyadesiyle tesir etti. Neticede gözümdeki gaflet perdelerini kaldırdı ve hidâyet güneşi içime doğdu. Kendi kendime;

«–Böyle yüce ahlâklı bir insanın dîni, muhakkak ki en yüce bir dindir. Böylesine zarif, hakşinas, mükemmel ve tertemiz insanlar yetiştiren dînin doğruluğundan şüphe edilemez!» dedim ve kelime-i şahâdet getirip müslüman oldum.”

Muhterem pederim şunları da ilâve ederdi:

“–Elmalılı Hamdi Efendi’nin iştirak ettiği ve mûtad bir şekilde yapılan ulemâ toplantıları olurdu. Hamdi Efendi başta oturur, diğer değerli hocaefendiler de etrafında halka kurarlardı. Böylece saatlerce ilmî sohbetler yapılırdı.

Hamdi Efendi; gelenlerin selâmını oturduğu yerden alır, dersine devam ederdi. Ancak bir kişi hâriçti ki, o da Rebî Molla idi. Hocaefendi; Rebî Molla gelince, derhâl ayağa kalkar ve o sâlih zâta ziyadesiyle ihtiram gösterirdi. Şüphe yok ki bu davranış, sâlih kullardaki güzel ahlâkın onlara verdiği mânevî heybetin bir tesiriydi. Kısacası Rebî Molla ile Elmalılı Hamdi Hocaefendi’nin hâlleri, Cenâb-ı Hakk’ın sâlihlere verdiği mehâbet (mânevî vakar) ile gerçek ulemânın onlara karşı olan edebinin en güzel tecellîsiydi.”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hidayetlere Vesile Olmak, Yüzakı Yayıncılık