Bir Dirhem 100 Bin Dirhemi Geçti

Hikâyeler

Nice büyük hayırlar, çok miktarda malı mülkü olanlar tarafından değil, kocaman bir yüreğe sahip, fedakâr öncülerin liderliğinde  gerçekleştirilmiştir. O varsa, yola çıkmaktan korkmamalıdır. 

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) infâk etmedikçe «birr»e, hayrın kemâline eremezsiniz. Her ne infâk ederseniz, Allah onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmrân, 92)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Allah Teâlâ, sizin her biriniz ile tercümansız konuşacaktır. Kişi sağ tarafına bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Soluna bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Sonra önüne bakacak, karşısında cehennemden başka bir şey göremeyecektir. O hâlde (sadece bir hurmaya bile sahip olsanız) artık bir hurmanın yarısı ile de olsa, kendinizi cehennem ateşinden koruyun. Bunu da bulamayan, güzel bir söz ile kendisini korusun.” (Buhârî, Zekât, 9, 10; Müslim, Zekât, 67, 97)

TASADDUK EDİLEN MALIN MİKTARINDAN ZİYADE FEDAKARLIK SEVİYESİ MÜHİM

Medîne-i Münevvere mücavirlerinden Ali Ulvi hocaefendi anlatıyor:

“Hacca gelenlerden, amcam Hacıveyiszâde’nin faaliyetlerini dinliyorduk. Diyorlardı ki:

“Amcanız, İmam Hatip Okulları için teberru toplamaya başladı. Din adamları, dâvâ adamları yetiştirecek müesseseler kurmak için, Allah yolunda vermenin din borcu olduğunu millete telkin ediyor. Hatta Aziziye Câmii’nin minberinden bir keresinde şöyle hitap ediyordu:

“Bu mekteplere yapılacak yardım dinimizedir; dinimizin ihyâsınadır,” dedi ve cübbesini çıkardı; “Ben bu cübbemi veriyorum, başka bir şeyim olsa verirdim” diye devam etti. Arkasından “İşte cüzdanım, başka da bir şeyim yoktur.” diyerek cüzdanını da fırlatıp attı.

Bunun üzerine halk tufan hâline geldi, coştu… Veren verdi, veren verdi, veren verdi…” (M. Ertuğrul Düzdağ, Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar, I, 201)

Bir gün Rasûlullah (sav): “Bir dirhem, yüz bin dirhemi geçmiştir.” buyurmuşlardı. Ashâb-ı kirâm:

“Bu nasıl olur, ey Allâh’ın Rasûlü?” diye sorduklarında, Efendimiz şu cevâbı verdi:

“Bir adamın iki dirhemi vardı. Bunlardan en iyisini tasadduk etti. (Yâni malının yarısını tasadduk etmiş oldu.) diğeri (ise hayli zengin biriydi) o da malının yanına varıp, malından yüz bin dirhem çıkardı ve onu tasadduk etti.” (Nesâî, Zekât, 49.)

Hadîs-i şerîf, tasadduk edilen malın miktârından ziyâde, tasadduk edenin fedâkârlık seviyesinin mühim olduğunu göstermektedir.

Kaynak: Dr. Adem Ergül, Medeniyet Öncülerimizden 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları