Bir Dertliye Derman Olmak Büyük Bir Hayırdır

Cemiyet Hayatımız

Bir gönül kazanmak, mahzun ve kırık bir gönlü sevindirmek, Hakk’ın huzuruna götürülebilecek en kıymetli amellerden biridir.

“Abdullah İbn Abbâs (radıyallâhu anhüma) bir gün Peygamber Efendimiz’in mescidinde i’tikâfta[1] iken bir kimse yanına gelerek selâm verdi ve oturdu.

İbn-i Abbâs:

“Kardeşim, seni kederli ve mahzûn görüyorum” dedi ve konuşmaları şöyle devam etti:

“Evet, ey Resûlullâh’ın amcaoğlu, kederliyim! Falan şahsın benim üzerimde hakkı var, fakat şu kabrin sahibi (Allah Resûlü) hakkı için söylüyorum ki borcumu ödeyemiyorum.”

“Senin hakkında onunla konuşayım mı?”

“İstersen konuş.”

İbn-i Abbâs ayakkabılarını giyerek mescidden çıktı. Adam ona:

“İ’tikâfta olduğunu unuttun mu, niçin mescidden çıktın?” diye seslendi. İbn-i Abbâs:

“Hayır! Ben, şu kabirde yatan ve henüz aramızdan yeni ayrılmış olan muhterem zâttan duydum ki (bunları söylerken gözlerinden yaşlar akıyordu):

“Her kim, din kardeşinin bir ihtiyacını karşılamak için gayret eder ve o işi görürse, bu kendisi için on yıl i’tikâfta kalmaktan daha hayırlıdır. Hâlbuki bir kimse Allah rızâsı için bir gün i’tikâfa girse, Cenâb-ı Hak o kimse ile cehennem arasında üç hendek yaratır ki, her bir hendeğin arası doğu ile batı arası kadar uzaktır” buyuruyordu.”[2]

BAZI HİZMETLER NİCE NAFİLE İBADETLERDEN ÜSTÜNDÜR

Bazı hizmetler vardır ki, nice nâfile ibadetlerden üstündür. Ubeydullah Ahrâr (kuddise sirruh) buyurur ki:

“Zamanın îcâbı ve zarureti ne ise onunla meşgul olmak lâzımdır. Zikir ve murâkabe, bir müslümanı huzura kavuşturacak olan bir hizmet bulunmadığı zaman yapılır. Bir insanın sıkıntısını giderip gönlünü kazanmaya vesîle olacak olan hizmet; zikir ve murâkabeden daha önde gelir.”[3]


[1] İ’tikâf, zaruri ihtiyaçları dışında mescidden dışarı çıkmadan kendini ibadet ve taate vermek demektir. Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) Medine döneminde Ramazan-ı Şerif’in son on günü daima i’tikâfta bulunurdu.

[2] Beyhakî, Şuab, III, 424-425. Ayrıca bk. Heysemî, VIII, 192.

[3] Mîr Abdülevvel, Mesmû’ât, s. 16, 89; Mevlânâ Ali bin Hüseyin, Reşahât, I, 94, II, 407-408.

Kaynak: Dr. Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları