Bilenle Bilmeyenler Kimlerdir?

Cemiyet Hayatımız

İlim, insanda yaratılıştan gelen tecessüs, yâni öğrenme meylini tatmin eden ulvî bir faâliyettir. İnsanlık haysiyetinin zirvesini teşkil eden ilim; mü’mini, Cenâb-ı Hakk’ı yakından tanımaya ve O’nu ibâdetlerle tekrîm etmenin kemâline ulaştırır.

İlimlerin en fazîletlisi “mârifetullâh”tır. Yâni Cenâb-ı Hakk’ı kalben tanıyabilmektir. Bir imtihan dershânesi olan fânî cihanda, kulu bu netîceye ulaştıramayan, hikmete intikal ettiremeyen ve onu kalben Hakk’a vâsıl etmeyen bütün ilmî faâliyetler, insanın tabiatında var olan öğrenme meylinin isrâfını teşkil eder.

Kur’ân-ı Kerîm’de ilim tâbiri, kişiyi Allah karşısında takvâ ve haşyet duygularına sevk eden bir vasıfta zikredilmektedir. Nitekim âyet-i kerîmede buyrulur:

“Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibâdet eden, âhiret azâbından sakınan ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkârcı gibi) midir? (Resûlüm!) De ki: «Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?» Ancak akl-ı selîm sâhipleri ibret ve öğüt alır.” (ez-Zümer, 9)

BİLENLERİN VASIFLARI

Bu âyet-i kerîme, sibak ve siyâkı, yâni öncesi ve sonrası ile birlikte tahlil edildiğinde bizlere, Allah katında ilim ve cehâletin ne mânâya geldiğini çok açık bir sûrette beyân etmektedir. Buna göre gerçek mânâda sır, hikmet ve hakîkati “bilenler” zümresine dâhil olabilmek için dikkat edilecek başlıca hususlar şunlardır:

1. Geceleri secde ve kıyam hâlinde olarak Cenâb-ı Hak’la kalbî beraberliği temin edebilmek.

2. Her an, her hâl ve her davranışımızda âhiretteki hesabın endişesi içinde olabilmek.

3. Rabbimizin merhametini ümîd ederek dâimâ O’na duâ ve ilticâ hâlinde olabilmek.

4. Takvâ üzere, yâni Rabbe yakınlaştırıcı bir hayat tarzı ile yaşamak, iç âlemi Cenâb-ı Hak’tan uzaklaştırıcı menfî vasıflardan korumak ve üzerimizde cemâlî sıfatların tecellîsinin gayreti içinde olabilmek.

5. İhsân ehli olmak; cömert, güzel ahlâk sâhibi ve her an ilâhî müşâhedenin, yâni ilâhî kameraların altında bulunduğunun şuuru içinde olabilmek.

6. Kalbin ihtiraslardan muhâfazası için gereken her türlü gayreti göstermek.

7. Dînin yaşanması ve tebliği husûsunda karşılaşılan sıkıntı ve zorluklara sabretmek.

BİLMEYENLERİN VASIFLARI

“Bilmeyenler”in belli başlı vasıfları ise şöyledir:

1. Küfür ve nankörlük.

2. Sadece başı dara düştüğü zaman Allâh’a yalvarmak, rahata erdiği zaman kulluk ve yakarışı terk etmek.

3. Nefsânî arzulara râm olarak insanları Allâh’ın yolundan saptırmak için O’na ortaklar koşmak. Nitekim âyet-i kerîmede; “Hevâ ve hevesini ilâh hâline getirenleri gördün mü?..” (el-Furkân, 43) buyrulur.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Öyle Bir Rahmet Ki, Erkam Yayınları