Bilenle Bilmeyen Bir Olur mu?

Cemiyet Hayatımız

İlk emir “Oku!” olduğuna göre, bana öyle geliyor ki, yevm-i mahşerde, hesap gününde ilk sual de “okudun mu?” olacaktır. Okuma, düşünme, hissetme meziyetlerinden mahrum isen temel misyonunu nasıl idrak edeceksin?

Oku dostum. Bilirsin ki Yüce Rabbimiz’in ilk emri “oku”dur. “Yaratan Rabb’in adına oku.” Okuma, anlama, öğrenme, öğretme gayretlerine girişirken hedefin “Allah rızası” olsun. Yerlerin göklerin sahibi hatırına oku. O’nun yüceliğini görmek, gün be gün “anlayış güzelliğini” artırmak için oku. Hayret ve hayranlık alanlarında mesafe almak için oku.

Her bir varlık Allah’ı gösteren bir işaret parmağıdır. Kudret-i ilahiyi gösterir. Okumadan, anlamadan olacak mı bu işler?

İnsanlığı bilmeden, müslümanlığı bilmeden, ibadet nedir, kulluk nedir, secde nedir kavramadan, müslümanca bir yaşama uslubuna nasıl ereceksin? Okumadan, düşünmeden, emek e yürek vermeden bu işler yürüyecek olsaydı, daha ilk vahiyde Rabbimiz “oku, oku” der durur muydu? Kalemden kağıttan bahseder miydi?

İlk emir “oku!” olduğuna göre, bana öyle geliyor ki, yevm-i mahşerde, hesap gününde ilk sual de “okudun mu?” olacaktır.

Okuma, düşünme, hissetme meziyetlerinden mahrum isen temel misyonunu nasıl idrak edeceksin?

El yordamına yaşanacak devirler geçti. Gelen incelmiş adam devri. Odunluktan adamlığa geçmek için yontulmak, incelmek, bir işe yaramak gerekiyor. Odun halinde yaşayanların yolu ateşten geçer. Bir baltaya sap olamazsan sapın ucunda balta olur, ortalığı kırar dökersin. Canavarlara rahmet okutursun.

Oku da gör; Allah sürekli yaratıyor. Sürekli yaratan Allah’ın sürekli üreten kulları olur. Allah Allah’ken, âlemlerden müstağni iken çalışıyorsa (yaratıyorsa) elbette kuluna da çalışmak düşer.

OKUMAYA NEREDEN BAŞLAMALI?

Okumaya seviyene uygun kitaplardan başla. Biliyorsun, merdiven basamak basamak çıkılır. Boyundan büyük işlere girişme, kaldıramayacağın yükün altına girme “iki dirhem bir çekirdek”ken felsefenin derin meselelerine girişmek senin neyine. Haddini de bil, hesabına da. Şanlı Kitabımızı okumaya Yusuf aleyhisselam kıssasından, İbrahim aleyhisselam’dan, Musa aleyhisselam’ın mücadelesinden başla.

Demek istediğim şu: “Okuyorum, okuyorum anlamıyorum” gerilimini yaşama. Bilinen bir husustur ki, “her yaşın bir işi, her işin de bir yaşı” vardır. Zaman planlaması, ömür planlaması önemlidir.

Hatırlatmak isterim ki, “hesap gününde” Cenâb-ı Hakk, “herkesin kitabını okudun da benim kitabımı okumadın” diye sitem edip sert konuşursa ne yapacaksın? “Kitabını okumaya hiç lüzum hissetmedim, ne dediğin beni hiç ilgilendirmedi mi?” diyeceksin.

Yaratan, fırtınası bol dünyada savrulmayasın, kızgın çöllere sapmış bir dereciğe dönmeyesin diye eline yol haritası veriyorsa, sen de bu haritaya açıp bakmıyorsan, bu rüyayı kimse hayra yormaz. Yarın imdadına kimse koşmaz. Yan başına, dön başına kalırsın. Saçını başını yolar ateşlere dalarsın.

Oku! Zerreden kürreye, sıfırdan sonsuzluğa.

Sırasıyla, adım adım oku.

Sana sabr u cemiller diliyorum.

“HİÇ BİLENLERLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?”

Rabbimiz soruyor: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?

Bilgi düşünmenin ham maddesidir. İnsanlar düşünüp kararlarını verirken bildiklerini kullanırlar.

Meşhur bir benzetmedir; helva yapmak için kullandığımız yağ, un, şeker bilgidir. İsabetli bir neticeye varmak isteyen kişi, helva yapma işlemini gerçekleştiren aşçıdır. Neticede ortaya konan helva da isabetli karardır, hükümdür. Yağ, un, şeker yoksa helva yapamadığınız gibi bu maddeler bozuksa yine istenen helvayı yapamazsınız. Onun için “doğru bilgi, doğru düşünce, doğru karar, doğru yaşantı” sıralamasını göz ardı etmemek gerekir.

Hayatın doğru yaşanmasının birinci şartı doğru bilgi olduğundan ilk vahiy okumak-yazmak muhtevalı olmuştur.

Öğrenmek, bilmek deyince önümüze ucu-bucağı belli olmayan sınırsız bir alan açılır. Mikrodan makroya sınırsız bir alan.

“BİLENLE BİLMEYEN BİR OLUR MU?”

Yaratılış gayesini bilenle bilmeyen bir olur mu?

İnsanlık nedir, müslümanlık nedir? Bilenle bilmeyen bir olur mu?

Maddenin-ruhun, dağın taşın, kurdun-kuşun, âlemin evrenin inceliklerini, iç yapısını-dış yapısını, sonsuzluğu-sınırsızlığı bilenle bilmeyen bir olur mu?

Çalışmayı-kazanmayı bilenle bilmeyen bir olur mu?

İnsana yüksek özlemler, hasretler sunmanın önemini bilenle bilmeyen bir olur mu?

Âlemlere rahmet olmanın usulünü bilenle bilmeyen bir olur mu?

Bir ağacı sadece kereste ve odun olarak görmek başka, oksijen fabrikası olarak görmek başkadır. (Oksijen damarımızdaki kanı temizler. Damarımızdaki kanla dışarıdaki yaprak arasında bağlantı kuran Rabbimize hamdolsun.)

Dünyaya gelmekle dünyadan gitmenin ne anlama geldiğini bilebilseydik...

Kuvvet olmanın, kuvveti adaletin hizmetine sunmanın yol ve yordamına aşina olsaydık.

Diyar-ı İslam’da asırlardır yaşanan trajedinin sebeplerine eğilebilseydik.

Sahile vuran çocuk bedenleri, şakağındaki kanı tozlu topraklı elleriyle silmeye çalışan çocuk hangi ihmâllerin kurbanıdır?

“Ve len terdâ anke’l yehûdü...”lere hiç kafa yormadık. “Ve alleme êdeme’l esmê’e”yi anlamaya çalışmadık.

Bu gaflet bizim belimizi büker.

Şikayet ve sızlanma makamına değil, imtihan dünyasındayız. Sahip olduğumuz “imkanlar iftihar için değil, imtihan içindir.”

ÖĞRENMEMİZ GEREKEN İLK İLİM KUR'ÂN İLMİ

Öğrenmemiz gereken ilk ilim Kur’ân ilmidir. İşe buradan başlanmalıdır. “Evlere pencereden değil kapıdan girilir.”

Kur’ân şüphe kaldırmayan kitaptır. Söylenenler, anlatılanlar hak ve hakikattir. Hak ve hakikate sahip çıkmak, hak ve hakikate göre yaşamak kişiye değer kazandırır. “Kişinin kıymeti hak ve hakikate nisbetinden gelir.”

“Hâlık’ın nâ metnâhî ismi var, en başı hak.

Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak.”

“Kulları içinde Cenâb-ı Hakk’a en derin saygı besleyenler bilenlerdir.” Kitap, insan ve âlem hakkında doğru bilgilere sahip olanlar kendilerini mucizeler dünyasının ortasında bulurlar. Bu Yüce Yaratana karşı derin bir saygı hissini tetikler. Bu da Allah eksenli bir hayatı beraberinde getirir. “Allah eksenli bir hayat insanın fıtratını yaşamasıdır.”

İlmin başlangıcı var sonu yoktur. İnsanoğlu dünyanın sonuna kadar yeni yeni şeyler öğrenmeyi sürdürecektir. Yedi derya mürekkep, cümle ağaçlar kalem olsa, deryalar dolusu mürekkep bitecek alemin sırları bitmeyecektir. Dolayısıyla insan dokuzunda da, doksan dokuzunda da “ya Rabbi ilmimi artır” demeyi sürdürecektir.

“İlim bir okyanustur. Bizler de sahilde oynayan çocuklarız. Ara-sıra dalgalar sahile bir şeyler atar, biz de bunlara seviniriz ama, okyanusun daha neler sakladığını hiç bilmeyiz.”

“Her bilenin üstünde daha iyi bilen biri vardır.” Her şeyi bilenin yeri Arş-ı Âlâ’dır.

Gel dostum, derin bir hürmet hissiyle ilme başlayalım. Bakalım “Alîmün habîr” neler gösterecek.

Kaynak: İdris Arpat, Altınoluk Dergisi, 369. Sayı