Bidat Ne Demek?

NE NEDİR?

Bidat nedir, ne anlama gelir? Bidat kelimesinin sözlük anlamı nedir? Neler bidattir? Bidat kelimesi ile ilgili cümleler.

Bidat, Asr-ı saâdet’ten sonra ortaya çıkan, şer‘î bir delile dayanmayan inanç, ibadet, fikir ve davranışlar hakkında kullanılan bir terimdir.

BİDAT NEDİR?

Arapça’da “icat etmek, örneği olmaksızın yapıp ortaya koymak, inşa etmek” anlamlarına gelen “bd‘a” kökünden türeyen bid‘at, “daha önce benzeri bulunmayıp sonradan ortaya çıkan (muhdes) şey” anlamına gelir. “Bd‘a” kökünün bu sözlük mânası Kur’ân-ı Kerîm’de de yer almıştır (el-Ahkāf 46/9; el-Hadîd 57/27). Bid‘at çıkarmaya ibtidâ‘, çıkaran veya işleyen kimseye de mübtedi‘ denir.

NELER BİDATTİR?

Bid‘at biri geniş, diğeri dar kapsamlı olmak üzere iki şekilde tarif edilmiştir. Geniş kapsamlı tarife göre bid‘at, Hz. Peygamber’den sonra ortaya çıkan her şey”dir. Bid‘atın sözlük anlamından hareketle yapılan bu tarife göre, dinî mahiyette görülen amel ve davranışlardan başka günlük hayatla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan yeni fikirler, uygulama ve âdetler de bid‘at sayılmıştır.

Başta İmam Şâfiî olmak üzere Nevevî, İzzeddin b. Abdüsselâm, Mâlikîler’den Şehâbeddin el-Karâfî, Zürkānî, Hanefîler’den İbn Âbidîn, Hanbelîler’den Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, Zâhirîler’den İbn Hazm bid‘atı bu şekilde kabul edenlerdendir. Bu tarifi benimseyen âlimler, görüşlerini Hz. Peygamber ve sahâbîlerden nakledilen bazı rivayetlere dayandırmaktadırlar. Meselâ Müslim, Nesâî, İbn Mâce gibi muhaddislerin naklettiği bir rivayette (Müslim, “ʿİlim”, 15, “Zekât”, 69; Nesâî, “Zekât”, 64; İbn Mâce, “Muḳaddime”, 14; Müsned, IV, 357, 359, 360, 361) Resûl-i Ekrem, İslâm’da güzel bir çığır (sünnet-i hasene) açana o çığıra uyanlar bulunduğu sürece sevap verileceğini, kötü bir çığır (sünnet-i seyyie) açana da aynı şekilde günah yazılacağını ifade etmiş, Hz. Ömer de teravih namazını topluca kılanları görünce, “Bu ne güzel bir bid‘attır” (Buhârî, “Terâvîḥ”, 1; el-Muvaṭṭaʾ, “Ramażân”, 3) demiştir.

Bid‘atı sonradan ortaya çıkan her şeyi içine alacak şekilde geniş kapsamlı olarak kabul eden âlimler, Hz. Peygamber’in bid‘atı reddeden hadisleriyle her devirde günlük hayata girmesi zorunlu bulunan yenilikleri bağdaştırmanın yegâne yolu olarak onu, yapılmasında mahzur bulunmayan “iyi bid‘at” (bid‘at-ı hasene, bid‘at-ı mahmûde, bid‘at-ı hüdâ) ile yapılması yasaklanan “kötü bid‘at” (bid‘at-ı seyyie, bid‘at-ı mezmûme, bid‘at-ı dalâl) diye ikiye ayırmayı uygun bulmuşlardır.

Kur’an’ı bir mushafta toplamak, teravih namazını cemaatle kılmak, minare ve medrese inşa etmek iyi bid‘ata, kabirlerin üzerine türbe yapmak ve buralara mum dikmek de kötü bid‘ata örnek olarak gösterilebilir. Bu anlayışa göre hadislerde reddedilen kötü bid‘attır. Şâfiî fakihlerinden İzzeddin b. Abdüsselâm daha da ileri giderek bid‘atı mükellefin fiillerine paralel olarak vâcip, mendup, mubah, mekruh, haram olmak üzere beşe ayırmaktadır. (Kaynak: DİA)

BİDAT KELİMESİ İLE İLGİLİ CÜMLELER

“...İşlerin en kötüsü sonradan icat edilenlerdir (bidatlardır). Her bidat dalalettir.” (Müslim, Cuma, 13; İbn Hacer, X/511)

***

Hz. Ömer teravih namazını topluca kılanları görünce, “Bu ne güzel bir bidattır” (Buhârî, “Terâvîḥ”, 1; el-Muvaṭṭaʾ, “Ramażân”, 3) demiştir.

***

Bu husus, Mısır ahâlîsinin görmedikleri bir bidat olduğundan şikâyet etmeleriyle derhal bu şirket yasak olunup her kimin dükkânına askeriyeden biri gelir ise tart ve def’ etmesi ve alıp hâkim ve vâliye götürmesi îlân olundu. (Mec. Um. Bel.)

***

En azimli bir milleti bu bidat / Kılmış böyle irâdesiz kötürüm. (Ziyâ Gökalp)

***

Havlıcandan başka ilâç nâmına bir şey bilmeyen, aspirini tango cinsinden bir bidat addeden babasıyle, aşağı yukarı ilmin son verimleriyle yaşayan oğlu arasında latîfe hiç eksilmezdi. (Ahmet H. Tanpınar)