Batı'da Olmayan Sevgi

Aile Hayatımız

Avrupa, materyalist milletler topluluğu olduğu için onlarda evlâd, anne, baba bağlılığı köksüzdür. Samimi bir hava içinde değildirler. Evlâd ana-babaya karşı saygısız, ebeveyn de evlada karşı şefkatsizdir. Maddeye aşırı düşkünlükleri onları bu hale getirmiştir.

Çocukların yaşları on sekiz olunca hemen onlar kapı dışarı edilir. Yeter ki onların onlara mâlî külfeti olmasın da ne olursa olsunlar razıdırlar. Çünkü bugün onlarda din ve iffet duygusu hemen hemen yok olmuştur. Yani insanî ahlâkî görüş ve hareketler zümrüdü anka misali, hayal olmuştur.

BU NE SEVGİ?

Yıllar evvel kardeşim, rahatsızlanmıştı. Tedavi için Almanya’ya giderek bir ay kadar mecbûrî olarak hastahanede yatması icab etti. Bu müddet içinde hiç yalnız bırakılmadı. Küçük kardeşim ve orada yeğenlerim candan alakadar oldular, her gün hatta icabında günde birkaç defa uğradılar.

Aynı odada uzun bir tedavide bulunan bir Alman, bu hale hayret ediyor ve:

Bu sizi, ziyarete gelenlerin hiç işleri yok mu? Bu ne samimiyet, bu ne sevgi, halbuki benim çocuklarım aynı şehirde oldukları halde hiç gelmediler, amma görüyorsunuz karım fedakârdır, haftada bir gün gelir, üç beş dakika oturur bir gül bırakır, gider.

İşte maddiyatçı Avrupalının görüşü budur. Amma İslâmiyet’de, aile hayatı ilâhî temellere dayandığı için keyfiyet onların görüşlerinin tamamen tersinedir. Karı-koca aile unsurlarının tamamlayıcılarıdırlar. Allah’ın emri ve Peygamber efendimizin sünnetine ittiba edilir. Nikahta dua edilir, Allah Teâlâ’dan dünyevî ve uhrevî saadetler dileğinde bulunulur. Düğünde de herhangi masiyeti mûcib hallerden sakınılırsa, Rabbımızın nusreti ve himayesine girilmiş olur ve yeni evliler besmele çekerek zifaf odasına girerler.

Kaynak: Sadık Dânâ, Aile Saadeti, Erkam Yayınları