Bakara Suresi 49. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Bakara Suresi 49. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 49. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Bakara Suresi 49. Ayetinin Arapçası:

وَاِذْ نَجَّيْنَاكُمْ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُٓوءَ الْعَذَابِ يُذَبِّحُونَ اَبْنَٓاءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَٓاءَكُمْۜ وَف۪ي ذٰلِكُمْ بَلَٓاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظ۪يمٌ

Bakara Suresi 49. Ayetinin Meali (Anlamı):

Hatırlayın o zamanı ki, size azabın en kötüsünü revâ gören; oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı hayâ edilecek işler için sağ bırakan Firavun hânedânından sizi kurtarmıştık. Bunda da Rabbinizden size büyük bir imtihan vardı.

Bakara Suresi 49. Ayetinin Tefsiri:

Mısır krallarına, zorbalıkları ve azgınlıkları sebebiyle “Firavun” lakabı verilmiştir. “Âl-i Firavun” ise, Firavun’un kavmi, hânedânı, etrafındaki şan ve şöhret sahibi kimseler ve özellikle onun her dediğini yerine getiren itaatkâr kimselerdir.

Firavun ve hânedânı, ülkelerinde yaşamak mecburiyetinde kalan yahudileri, çok kötü ve ağır şartlar altında köle gibi çalıştırmışlardır. Onları, her türlü işlerini gördürmek için çeşitli sınıflara ayırmışlardı. Güçlü kuvvetli olanların dağlarda taş kazımaktan, kazdıklarını taşımaktan boyunları, sırtları ve elleri yara oluyordu. Bir kısmı, taş ve çamur taşıyor, Firavun’a saraylar yapıyorlardı. Başka bir grup tuğla yapıp pişiriyordu. Kimine demircilik, kimine marangozluk, kimine çiftçilik yaptırılıyordu. Bu işleri yapamayacak durumda olanlara ise her gün ödemek zorunda oldukları bir haraç yani vergi konulmuştu. Güneş batmadan haracını ödeyemeyenlerin sağ elleri, bir ay boyunca boyunlarına bağlı kalıyordu. Kadınları da keten eğirip, kumaş dokuyorlardı. (bk. Taberî, Câmi‘u’l-beyân, I, 387)

Bu kadar işkence ve zorbalık yetmiyormuş gibi, Firavun’un gördüğü bir rüyanın kâhinler tarafından “İsrâiloğulları’ndan bir çocuk doğacak, seni ve mülkünü yok edecek” şeklinde tâbir edilmesi üzerine durum ayrı bir boyut kazandı. Firavun, İsrâiloğulları kabîlelerinde doğan bütün erkek çocukların öldürülmesini emretti. Bu şekilde doğan erkek çocuklar hemen öldürülüyor, kız çocuklar sağ bırakılıyordu. Kızların ve kadınların sağ bırakılması ise hayır için değildi. Erkekleri öldürülmüş bir milletin kızları ve kadınları yabancıların elinde kalacak ve kısa bir müddet sonra nesil yok olup gidecekti. Ayrıca âyette “kadınlarınızın rahimlerini yokluyorlar, çocuk alıyorlardı” ve “kadınlarınıza utandıracak şeyler yapıyorlardı” mânaları da vardır.

Şüphesiz Allah Teâlâ, İsrâiloğulları’nı bu şekilde büyük bir imtihana tâbi tutmuştur. Burada hem azap hem de kurtuluş ile imtihan sözkonusudur. Nitekim başka bir âyet-i kerîmede: “Biz sizi, gerçek değerinizi ortaya çıkarmak için şerle de hayırla da imtihan ediyoruz. Sonunda zâten bize döneceksiniz” (Enbiyâ 21/35) buyrulur. Azap ile imtihan, onları, kurtuluş sebeplerini hazırlamak için denemektir. Kurtuluş ile imtihan ise kendi başlarına bir millet ve devlet oluşturarak, yeryüzündeki diğer devletlere üstün bir şekilde güzel amel ve ahlâk ile yaşamalarına imkân tanımaktır.

İşte İsrâiloğulları’na verilen birinci nimet, onların Firavun’un zulmünden kurtarılmalarıdır. İkincisi ise denizin yarılıp Firavun ve hânedânının orada boğulmasıdır:

Bakara Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Bakara Suresi 49. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...