Bakara Suresi 46. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Bakara Suresi 46. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 46. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Bakara Suresi 46. Ayetinin Arapçası:

اَلَّذ۪ينَ يَظُنُّونَ اَنَّهُمْ مُلَاقُوا رَبِّهِمْ وَاَنَّهُمْ اِلَيْهِ رَاجِعُونَ۟

Bakara Suresi 46. Ayetinin Meali (Anlamı):

Onlar, kendilerinin Rablerine kavuşacaklarını ve günün birinde O’na döneceklerini kesinlikle bilen kimselerdir.

Bakara Suresi 46. Ayetinin Tefsiri:

Sabır, ahlâkî güzelliklerin temelidir. Kalbî amellerin en zorudur. Nefsin arzularını frenleyebilmenin, günahlardan uzak durabilmenin ve her türlü bela ve musibetlere göğüs gerebilmenin yegane ilacıdır. İmandan sonra takip edilecek yolun başı sabır, ahlâkın başı sabır, ilmin başı sabır, amelin başı sabır, kısaca bütün başarıların başı sabırdır. İnsan hem ruhen hem de bedenen nefsini terbiye edecek; sabır ve tahammüle, kararlı ve metin olmaya alışacak, böylece Allah’ın yardımının ilk sebeplerinden birini elde etmiş olacaktır. Aksi halde en ufak bir sıkıntı ve acı karşısında korkmak, sızlanmak, ümitsizliğe ve gevşekliğe düşmek gibi ahlâki zafiyetler baş gösterir. Sabır iki yönlüdür. Birincisi hoşa gitmeyecek durumların acısına tahammül göstererek onların güzel neticelerini beklemektir. Bu, acı ilaçlarla tedavi olmaya benzer. Hoşumuza gitmese de onları kullanırız. İkincisi ise çabucak gelecek olan lezzet ve şehvetlerden uzak durarak onların hazin sonuçlarından sakınmaktır. Bu ise zehirli tatlılardan sakınmak gibidir. Görüldüğü üzere sabır kalbi amellerin, namaz ise yapılması emredilen zahiri amellerin en önemlisi ve aynı zamanda en zorudur. Namaz, mü’minin miracıdır. İlâhî yardımın celbi için en mühim vasıtalardan biridir. Bu sebeple yüce Rabbimiz, bu iki yolla sonsuz kudretinden yardım talep edilmesini emir buyurmaktadır. Bu sayede kula ilâhî yardım ulaşacak, dinin emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmak daha kolay hâle gelecektir. Nitekim namazın bu hususiyeti ile alakalı olarak âyet-i kerîmede:

“Namazı da dosdoğru kıl! Çünkü bütün şartlarına riâyet edilerek hakkiyle kılınan namaz, insanı her türlü hayasızlıktan, dînin ve aklın kabul etmediği şeylerden alıkoyar.” (Ankebût 29/45) buyrulur.

Şu kadar var ki sabır ve namaza devam edebilmek ve bu yolla Allah’tan yardım isteyebilmek sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Bilakis son derece büyük, ağır, çetin ve zor bir durumdur. Ancak “huşû” sahiplerine ağır ve zor gelmez. “Huşû”, “Allah’a gönülden saygı duyup bağlanmak, boyun eğip itaat etmektir.” “Huşû”, Allah korkusunun ve saygısının kalbe iyice yerleşmesi, vücudun dışına da aksederek sahibini edepli, mütevâzı ve boynu bükük yapmasıdır. Dolayısıyla huşû sahibi olanlar, dâimî bir kulluk şuuru içinde ve Rablerine hep niyâz hâlinde olduklarından, ibâdetlerin yorgunluk ve meşakkatini hissetmezler. Onlar, bir gün mutlaka Rablerine kavuşacaklarına ve O’nun huzûruna döneceklerine yakînen inanmaktadırlar. Bütün tutum ve davranışlarının temelinde hep bu köklü düşünce yer almaktadır. Nitekim Abdullah b. Zübeyr (r.a.), sahâbe-i kirâmın çokça ibâdet edenleri arasında sayılırdı. Namazda o kadar huzura dalardı ki, dikilir kalırdı... Secdeye varır, dalar giderdi… Serçe kuşları onu duvar zanneder, üzerine konardı…” (Velîler Ansiklopedisi, I, 79)

Âyet-i kerîmede bu gibi mü’minlerin hâlleri şöyle haber verilir:

“Onlar, yaptıkları her iyiliği ve işledikleri her ameli, kalpleri her an Rablerine dönüyor olmanın haşyetiyle ürpererek yaparlar. İşte onlardır hayırlı işlerde koşuşarak yarışanlar ve onlardır bu işlerde hep önde gidenler!” (Mü’minûn 18/60-61)

Onlar işte bu inanç sayesinde Allah’a kavuşmayı, O’nun rızâsına ermeyi ve böylece âhiret kurtuluşunu dünyanın bütün nimetlerinden daha ehemmiyetli görerek, bu uğurda her türlü zorluklara kolaylıkla sabreder ve tahammül gösterebilirler.

Şimdi de İsrâiloğulları, önceden kendilerine ihsan edilen nimetleri hatırlamaya, bu nimetlerin ellerinden çıkmasının sebepleri üzerinde düşünmeye ve İslâm’ı seçmek sûretiyle gelecekte, husûsiyle hiç kimsenin kimseye bir fayda sağlayamayacağı âhirette daha büyük nimetlere ermeye davet edilmektedirler:

Bakara Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Bakara Suresi 46. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...