Ayıp ve Kusurların Merhemi

Hikâyeler

Dinimiz, insanların ayıplarını araştırmayı ve kişilerin gizli hallerini ortaya çıkarmak için gayret etmeyi yasaklamıştır. Buna karşılık, bir kimsenin ayıplarını, kusurlarını örtmek ahlâkî bir fazîlet, üstün bir insânî meziyet kabul edilmiştir. 

Mevlânâ Hazretleri, insanların kendilerindeki kusur ve eksikleri görmeyip başkaları hakkında ileri-geri konuşmasının garâbetini ne güzel hikâye eder:

“Dört Hintli Müslüman bir mescide girdiler, ibâdet etmek için rukûa vardılar, secde ettiler. Her biri niyet etti, tekbir getirdi. Kendi noksanlarının, hatâlarının idr­âki içinde, hulûs-i kalp ile candan yakararak namaza başladılar. Bu sırada mescidin müezzini geldi.

Namaz kılan Hintlilerden biri, kendisinin namazda olduğunu unutarak;

“–Ey müezzin! Ezanı okudun mu? Yoksa daha vakit var mı?” dedi.

Öbür Hintli de namaz içinde olduğu hâlde:

“–Sus be kardeşim; söz söyledin, namazın bozuldu!” diye söylendi.

Üçüncü Hintli, ikincisine:

“–Amca! Ona ne kusur buluyorsun? Sen de söz söyledin; sen kendine bak; öğüdü kendine ver!” dedi.

Dördüncüsü:

“–Allâh’a hamdolsun ki, üçünüz gibi ben kuyuya düş­medim, yâni ben konuşarak namazımı bozmadım.” dedi.

KENDİ AYIBINI GÖREN CAN

Böylece dördünün de namazı bozuldu. Şunun bunun ayıbını görüp söyleyenler, ayıbı olanlardan daha çok yol kaybederler, sapıklığa düşerler. Kendi ayıbını gören can, ne mutlu bir candır. Bir kimse birinin ayıbını görse, onu kendi satın almış olur. Çünkü insanın yarısı, yâni nefsi ve maddî yönü, ayıplık ve kusur âlemi olan bu dünyadadır. Öbür yarısı, yâni rûhânî ve mânevî yönü ise, gayb âlemindedir.

Mâdemki senin başında nefsânî huylardan ve hayvânî ahlâktan birçok mânevî hastalıklar var, o hâlde merhemini kendi başına sürmen gerekir. Kendi kusurlarını görmek, kendini ayıplamak, o ayıbın merhemi ve ilacıdır. (Zîrâ bir insan için, kendi kusur ve noksanını bilmek kadar mühim bir irfân olamaz.) Bir mü’minde gördüğün kusur ve ayıp sende yok ise, emîn olma, kendine güvenme! Olabilir ki, o ayıbı sen de işleyebilirsin; senden de o ayıp halka yayılır.”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları