Ankebût Suresi 50. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Ankebût Suresi 50. ayeti ne anlatıyor? Ankebût Suresi 50. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Ankebût Suresi 50. Ayetinin Arapçası:

وَقَالُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَاتٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قُلْ اِنَّمَا الْاٰيَاتُ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاِنَّمَٓا اَنَا۬ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ

Ankebût Suresi 50. Ayetinin Meali (Anlamı):

İnkârcılar: “Muhammed’e Rabbinden bir kısım mûcizeler verilse ya!” diyorlar. De ki: “Mûcizeleri yaratmak ve indirmek ancak Allah’ın irade ve kudretine bağlıdır. Ben ise, gerçeği apaçık tebliğ eden bir uyarıcıyım.”

Ankebût Suresi 50. Ayetinin Tefsiri:

Müşrikler, Peygamberimiz (s.a.s.)’den, Hz. Mûsâ’ya verilen asâ, Hz. Sâlih’e verilen deve, Hz. İsa’ya verilen ölüleri diriltme gibi hissî mûcizeler getirmesini istiyorlardı. Halbuki devamlı surette kendilerine okunan ve okunacak olan Kur’ân-ı Kerîm en büyük mûcize olarak karşılarında durmaktadır. Hissî mûcizeler, belki gösterildikleri an bir tesir icra ettiler, sonra tarihin sayfaları arasında kaldılar. Fakat akla, ilim ve irfana hitap eden Kur’ân-ı Kerîm’in mûcizeliği hiçbir zaman eskimeyecek, her an canlılığını koruyarak kıyâmete kadar devam edecektir. Dolayısıyla Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in en büyük mûcizesi Kur’ân-ı Kerîm’dir. İnsanlara asıl lâzım olan da gelip geçici hissî mûcizeler değil, benzerini asla ortaya koyamayacakları ve hayatın her alanında feyzinden istifade edecekleri bu mûcizedir. Kur’an akla ve kalbe hitap eder. Beşeriyetin dünya huzuru ve âhiret saadeti için lâzım gelen doğru akîde ve nizamlı bir hayatın kâidelerini bildirir. Kur’an’ın bu hususiyeti burada iki kelimeyle beyân edilmiştir:

  Rahmet,

  Zikrâ: öğüt, ders ve ibret.

Kur’an’ın rahmet olması, kulların dünya ve âhirette ilâhî rahmete erişmelerini sağlayacak doğru yolu göstermesidir. Mü’minler onun tâlimatlarına tâbi olarak Allah’ın sınırsız rahmet ve sayısız lutuflarına nâil olurlar. Öğüt olması ise Kur’an uslubunun karakteristik bir özelliğidir. O başından sonuna kadar akıl sahiplerine öğütler verir, onlara apaçık deliller ve belgeler sunar; gerekli her hususta tesirli ve tatmin edici dersler verir. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in peygamber, ona inen Kur’an’ın da vahiy mahsûlü olduğunun en büyük şâhidi, göklerin ve yerin bütün esrârını bilen Allah’tır. Dinî gerçeklere uyanlar, dünya ve âhiretin nimetlerine gark olacakları gibi, dinin apaçık gerçeklerini bir tarafa bırakıp bâtıl yollara sapanlar da kesinlikle zarara uğrayacaklardır.

Hal böyleyken, işledikleri bunca günaha rağmen, hâlâ başlarına bir felâketin inmediğini görüp bundan cesâret alan zâlimler, Peygamber’e karşı küstahça meydan okuyorlar:

Ankebût Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Ankebût Suresi 50. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...