Amelleri Kıymetli Hale Getiriyor

İbadet Hayatımız

Sûretlere değil, kalplere nazar eden Cenâb-ı Hak; amellerimizde ihlâs ve samimiyete kıymet verir. Eğer ihlâs ve samimiyet varsa, kusurlarıyla beraber dahî makbul olabilir. Fakat ihlâs yok ise zâhiri ne kadar şatafatlı görünse de amel reddolunur. İhlâs ve samimiyet amelleri kıymetli hale getirir.

Hazret-i Mevlânâ bu farkı gözyaşı ve âh ile anlatır:

Birisi mescide giderken baktı ki halk mescidden dışarı çıkıyor.

“–Cemaat dağıldı mı ki herkes acele acele mescidden çıkıyor?” diye sordu.

Birisi;

“–Peygamber cemaatle namazını kıldı, bitirdi.” diye cevap verdi.

Namaza yetişemeyen kişi; içi yanarak öyle bir âh etti ki, sanki o âhdan bir duman çıktı. Gönülden çıkan o âhdan; iç yanık kokusu, kan kokusu geliyordu.

Namaz kılanlardan birisi onun yanına gitti de;

“–Bu âhı sen bana ver, benim kıldığım namaz senin olsun.” dedi.

Namaza yetişemeyen;

“–Âhı sana verdim, senin Peygamberimiz’in arkasında kıldığın namazı da aldım, kabul ettim.” dedi. Öbürü de o âhı yüzlerce niyaz ile aldı kabullendi.

Namazı verip âhı alan kişiye gece rüyasında dediler ki:

“–Sen âb-ı hayâtı ve şifâyı satın aldın. Bu mânevî alışverişin, bu Hak âşıklığına katılışın hürmetine; camide namaz kılan bütün cemaatin namazları kabul edildi.”

“Zorda kalmış, içi yanmış susuzun ağlayıp inleyişi samimîdir, candandır.”

Samimî gözyaşı ise, ilâhî muhabbet bağına girenler için tevbe pınarıdır. Günahları yıkar, temizler. Rabbe karşı bir şükrandır. Gözyaşı, Cenâb-ı Hakk’ın ümit dergâhıdır. Bütün ümitlerin kesildiği bir anda bu dergâhın eşiğinde ağlayabilenler gerçek bahtiyarlardır.

Samimî gözyaşları ile âlemi seyredenler için o yaş damlalarının her biri bağrında bin bir okyanus sergileyen aynalar gibidir ki, her zerrede ilâhî esrar âşikâr ve ayandır. Nice okunamayan hikmet sayfaları onunla okunur.

Buna mukābil Hazret-i Mevlânâ buyurur:

“Soğuk, yapmacık, yalan olan inilti ise sapıklara mahsustur. Yûsuf’un kardeşlerinin ağlayışları hile idi. Çünkü onların içleri hasetle, illetle dolu idi.”

Hakikaten Yûsuf’un kardeşleri, onu kuyuya attılar, sonra geldiler ve babalarına sahte gözyaşları içinde; «Onu kurt yedi!» dediler. Böyle gözyaşları riyâkâr ve yalancıdır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Ekim Sayı: 152