Allah'ın Sekînet İndirdiği Kalpler

İbadet Hayatımız

Sekînet sözlükte “vakar, huzur ve emniyet” diye tarif edilirken ‘peygamberlerle Allah’ın velî kullarının kalplerine iner’ diye not düşülmüş. Herhalde bu bir sınırlama değil, değerini bildirmedir. Çünkü onların izinden yürümeye ve hâlleriyle hâllenmeye, hiç bir zaman olmadığı kadar ihtiyacımız var.

Fetih sûresinde şöyle buyruluyor: “Îmânlarını bir kat daha arttırsınlar diye mü’minlerin kalplerine sekînet indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır.”[1]

Burada zikredilen sekînet, sükûn ve huzûr demektir. Kalbin görüp idrâk ettiği açık delîller sebebiyle huzûra ermesi demektir. Düşünce ve endişelerden sıyrılıp itmînâna ermesi demektir. Bu makama erişen mü’minin kalbindeki ilimler kesinlik ifade eder ve böylece sahibini endişelerden sâlim kılar. Nitekim burada ele aldığımız âyet-i kerîme Hudeybiye Musâlahası esnasında nâzil olunca mü’minlerin kalplerini huzûr ve sükûnet kaplamıştır.

"ÜZÜLME, ALLAH BİZİMLE BERABERDİR"

Tevbe sûresinde beriltildiği üzere; hicret esnasında sığındıkları mağaranın kapısına kadar müşriklerin gelmesiyle endişeye kapılan Hz. Ebû Bekir (r.a.)’ın kalbine de, Efendimiz (s.a.v.)’in “Üzülme, Allah bizimle beraberdir.”[2] demesiyle sekînet inmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.) ümmetine bir yol gösteriyor ki orada sekînetin yeri, sadece darlık ve endişe anlarıyla sınırlı değildir. Bilakis bütün hayatı kuşatacak bir huzur limanıdır. Çünkü Efendimiz (s.a.v.); “Allah Teâlâ’yı anmak için toplanan kimseleri meleklerin kuşatacağını, üzerlerine ilâhî rahmet ve sekînet ineceğini”[3] bildiriyor.

Dipnotlar: 1) Bkz; 48/4. 2) Tevbe sûresi, 9/40. 3) Müslim, Zikir, 25.

Kaynak: Cafer Durmuş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 386