Allah'ın En Çok Değer Verdiği Şey

Kıssâlar

Allahʼın en çok değer verdiği şey nedir?

Mevlânâ Hazretleri buyurur:

“Hazret-i Yûsuf -aleyhisselâm-, seferden gelen bir dostuna:

«–Bana ne hediye getirdin?» diye sorar.

Dostu cevâben:

«–Sende mevcut olmayan nedir? Ancak senin cemâlinden daha güzel bir şey olmadığı için sana bir ayna getirdim ki her vakit sendeki cemâl tecellîlerini onda müşâhede eyleyesin!..» dedi.”

Rabbimiz, her şeyin yaratıcısı ve sahibidir. Dolayısıyla O, her şeyden müstağnîdir. O’na kulluk ve şükür duygularımızın ifâdesi olarak götürebileceğimiz hiçbir hediye yoktur ki O’nun sonsuz hazinesinde daha güzeli bulunmasın.

EN KIYMETLİ ŞEY

O, hüsn-i mutlaktır; bütün güzelliklerin menbaıdır. Dolayısıyla varlıklar içinde en güzel ve en kıymetli şey, ancak Hakk’ın güzelliğinin mâkesi olabilecek kadar saf ve berrak bir “kalp”tir. Cenâb-ı Hakk’a götürülmeye en lâyık hediye, Oʼnun cemâlî esmâsının tecellî hâlinde olduğu, münevver, musaffâ, mücellâ, pâk ve latîf bir gönül aynasıdır. Yani Rabbimiz’in bizden istediği; “kalb-i selîm, kalb-i münîb ve nefs-i mutmainne”dir.

Hak Teâlâ, kulunun kalp âleminde cemâlî sıfatlarının tecellîlerini görünce onu sever ve ondan râzı olur.

Âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere:

“Allah, kullarını Dâru’s-Selâm’a (saâdet ve selâmet yurdu Cennet’e) dâvet ediyor...” (Yûnus, 25)

ALLAH'IN EN ÇOK KIYMET VERDİĞİ ŞEY

Tabiî ki her dâvetin bir kabûl şartı, her nîmetin de bir bedeli vardır. Bu sebeple kul, ebedî kurtuluşu için, âhiretin tarlası olan bu fânî cihanda, Hak Teâlâʼnın en çok kıymet verdiği şeyi, yani kalb-i selîmʼi kazanmaya gayret etmelidir.

Nitekim Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“O gün, ne mal fayda verir ne de evlât. Ancak Allâhʼa kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler müstesnâ.” (eş-Şuarâ, 88-89)

Kalb-i selîm, kulu Allahʼtan uzaklaştıran her türlü mâsivâ kirinden arındırılmış, dâimâ Hakkʼa yöneldiği için hakîkatlerin şaşmaz bir pusulası hâline gelmiş, içinde îman nûrunun ışıldadığı, berrak ve billûr bir fânus gibidir. Mü’min, kalbindeki bu nûr ile doğruyu eğriden, hayrı şerden, hakkı bâtıldan, helâli haramdan ayırt eder.

Kulluk tezâhürü bütün amellerin fazîlet ve kıymeti de kalbin berraklığı nisbetindedir. Zira kalp, nazargâh-ı ilâhîdir.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu hakîkati şöyle ifâde buyurmuştur:

“Hiç şüphesiz ki Allah Teâlâ, sizin bedenlerinize ve sûretlerinize bakmaz; ancak kalplerinize nazar eder.” (Müslim, Birr, 33)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları