Allah’ı Bulmak İçin Ne Kadar Mühletimiz Var?

Kur'an ve Tefsir

Herkese takdir edilen ömür, eğer değerlendirilebilirse, böylesi pişmanlığa düşmeyecek kadar uzun ve yeterlidir.

Âyet-i kerîmede buyruluyor:

“Düşünecek olanın düşüneceği kadar sizi yaşatmadık mı? Hem size uyarıcı da geldi.” (Fâtır sûresi (35), 37)

Nevevî bu âyet-i kerîmeyi şöyle açıklamaktadır:

Abdullah İbni Abbas ve meseleyi iyi tetkik eden âlimlere göre bu âyetin anlamı, “Biz sizi altmış yıl yaşatmadık mı?” demektir. Nitekim biraz sonra nakledeceğimiz hadîs-i şerîf de bu mânayı pekiştirmektedir.

KIRK SENE YAŞATMADIK MI?

Bazılarına göre mânası “sizi on sekiz sene” bazılarına göre de “kırk sene yaşatmadık mı?” demektir. Bu son yorum, Hasan el-Basrî, el-Kelbî ve Mesrûk’a aittir. Ayrıca bu görüş İbni Abbas’tan da nakledilmiştir.

Medinelilerin kırk yaşına gelince, kendilerini ibadete verdikleri rivayet edilmiştir. Bazıları âyette işaret edilen sürenin “büluğ yaşı” olduğunu söylemişlerdir. İbni Abbas ve âlimlerin büyük çoğunluğu âyetteki “Size uyarıcı da geldi” ifadesindeki uyarıcıdan maksadın “Hz. Peygamber” olduğunu söylemişlerdir.

İkrime, Süfyân İbni Uyeyne ve daha başkaları âyetteki “uyarıcı” sözünü “ihtiyarlık” olarak yorumlamışlardır. Gerçeği ise, Allah bilir.

DÜŞÜNECEK KADAR ZAMANIMIZ VAR

Nevevî’nin açıklaması böyledir. Âyet, inkârcı müşriklerin cehennemden çıkarılmalarını istemeleri, önceki hayatlarının tersine iman ve imana dayalı bir hayat yaşayacaklarını söylemeleri üzerine kendilerine verilen cevaptır. O halde bülûğdan itibaren altmış yaşına kadar ölen herkes, düşünüp ne yapacağına karar verecek zamanı bulmuş demektir. Ne yapılması, nasıl yapılması gerektiğine dair başta Peygamber olmak üzere kendisini uyaran ihtiyarlık ve benzeri birçok uyarıcı da bulunmaktadır. Böyle olunca ömrü gafletle ve istediği gibi tüketmek, sonra acı âkıbetle karşılaşınca pişmanlık duymak ve yeniden dünyaya gelmek gibi olmayacak isteklerde bulunmak kimseye bir şey kazandırmayacaktır.

Herkese takdir edilen ömür, eğer değerlendirilebilirse, böylesi pişmanlığa düşmeyecek kadar uzun ve yeterlidir.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları