Allah’a Sığınmak ve Yakınlaşmak İçin En Güzel Vakit

İbadet Hayatımız

Yürekten gelen yakarışlarla Cenâb-ı Hakkʼa ilticâ etmenin ve Oʼna yakınlaşmanın en güzel vakti nedir?

Hüdâyî Hazretleri buyurur:

Derûnundan edip âhı,

Koma gâfil seher-gâhı!

İşit “firrû ilâllâh”ı[1]

Gel Allâhʼa gel Allâhʼa!..

Hak âşıkları nezdinde seher vakitleri, mânevî bir hazine mevkiindedir. Yürekten gelen yakarışlarla Cenâb-ı Hakkʼa ilticâ etmenin ve Oʼna yakınlaşmanın en feyizli vakitleridir.

Nasıl ki vücudumuzda kalp, akciğer, karaciğer, mide gibi maddî merkezler varsa, mânevî merkezler de vardır ki bunlara “letâif” denilmektedir.

Cismânî bedenimizin hayâtiyetini devam ettirebilmek için maddî gıdalara muhtaç olduğumuz gibi, rûhânî bünyemizde bulunan mânevî merkezlerin canlılık ve inkişâfı için de, ibadet, zikir, istiğfar, tefekkür gibi mânevî gıdalara muhtâcız. Rûhun bu gıdaları alabileceği en feyizli vakitler ise seherlerdir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz seherlerde uzun uzun teheccüd kılardı. Hattâ bu teheccüd namazını, Tebük gibi zorlu seferlerde bile aksatmazdı. Yine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- seherlerde istiğfârı, zikri, tefekkürü, Kur’ân tilâvetini ve duâyı hiç terk etmezdi.

Öyle ki, hastalandığı ve ayağa kalkamayacak kadar tâkatsiz kaldığı zamanlarda dahî, oturarak da olsa seherlerini ihyâ etti. (Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 18/1307)

Geceleri sabahlara kadar ibadetle meşgul olan Bişr-i Hâfî Hazretleri’ne:

“–Geceleyin belli bir süre istirahat edemez misin?” dediklerinde o Hak âşığı büyük velî, şu hikmetli mukâbelede bulunmuştur:

“–Allah Teâlâ, geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışladığı hâlde Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz geceleri ayakları şişinceye kadar namaz kılmışken; Hak Teâlâ’nın bir tek günahımı dahî bağışladığını bilmeyen ben, nasıl uyuyabilirim?!”

Dolayısıyla; Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ashâb-ı kirâm ve onların izinden giden sâlih müʼminler, seherlerin ihyâsına son derece ehemmiyet vermişlerdir.

Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efen­di­miz, seherlerin gönül feyzinden mahrum kalmayalım diye, pek çok îkaz ve tavsiyelerde bulunmuşlardır. Bunlardan birkaçı şöyledir:

“Ge­ce iba­de­ti­ne dik­kat edi­niz! Çün­kü o, siz­den ön­ce­ki sâ­lih kim­se­le­rin âde­ti­dir. Şüp­he­siz ge­ce iba­de­te kalk­mak, Al­lâh’a yak­laş­ma­ya ve­sî­le­dir. (Bu iba­det) gü­nah­lar­dan alı­koyar, ha­tâ­la­ra ke­fâ­ret olur ve be­den­den dert­le­ri gi­de­rir.” (Tir­mi­zî, De­avât, 101)

“Ümmetimin en şereflileri, ehl-i Kur’ân olanlar ve mûtad olarak gece ibadetine kalkanlardır.” (Münâvî, I, 522)

“Gecenin öyle bir ânı vardır ki, onu yakalayıp da Allah’tan hayırlı bir şey dileyen müslümana, Allah ne dilerse verir.” (Tirmizî, Vitr, 16)

[1] Firrû ilâllâh: “Allâhʼa koşun!..” (ez-Zâriyât, 50)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2023 – Şubat, Sayı: 444