Allah’a Kulluğun Alameti Nedir?

İbadet Hayatımız

Allah'a (c.c) kulluğun en güzel belirtisi nedir? Allah'a karşı güzel bir kul olmak için üzerimize düşen vazifeler nelerdir?

Allah'a (c.c) kulluğun en güzel belirtisi hamd ve şükür içinde olmaktır. Yaratılış sebebimiz, Allâh’ı tanımak ve O’na kulluk etmektir. Hayatımızı O’nun tâlimatlarıyla yaşamamızdır. Bu emir ve tâlimatları yerine getirmemiz, bir taraftan da Rabbimiz ve Hâlıkımız’a karşı vefâ borcumuzdur.

Hazret-i Ömer’in yanında bir kişi;

“–Yâ Rabbî! Beni azlardan eyle!” diye duâ ediyordu.

Ömer -radıyallâhu anh-;

“–Bu nasıl duâ?” diye sordu.

O kişi de şöyle cevap verdi:

“–Duydum ki Allah Teâlâ;

وَقَل۪يلٌ مِنْ عِبَادِيَ الشَّكُورُ

«Kullarımdan şükredenler azdır.» buyurmuş. Ben, beni işte o «azlar»dan kılmasını istiyorum.”

Hazret-i Ömer bu cevabın karşısında hayret ve tevâzu ile;

“–Herkes Ömer’den daha bilgili!” dedi.

Âyet-i kerîmede buyurulduğu gibi, şükrün hakkını verebilen kullar azdır. Zira Cenâb-ı Hakk’ın insan üzerinde hesapsız nimetleri vardır.

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“O, kendisinden istediğiniz her şeyi verdi.

Allâh’ın nimetlerini saymaya çalışsanız, sayamazsınız!

Doğrusu insan, çok zâlim (ve) çok nankördür!” (İbrâhîm, 34)

SAYISIZ NİMETLER VERİLEN İNSAN

Hakikaten;

İnsan, Cenâb-ı Hakk’ın sayısız nimetleriyle perverde olmaktadır.

  • Var olması,
  • Sâir mahlûkattan değil de insan olarak yaratılması,
  • Ahsen-i takvîm yani en güzel sûrette yaratılması,
  • Akıl, ruh ve sıhhat gibi mânevî nimetlerle de taltif edilmesi,
  • Sâir mahlûkattan daha üstün, daha temiz ikramlar ve nimetlerle rızıklandırılması,
  • Diğer birçok mahlûkātın etiyle, sütüyle, yumurtasıyla insanoğluna bir gıdâ malzemesi olması…

Bunların hepsi insana meccânen verilmiş nimetlerdir.

İnsan dünyaya, sıfır sermâye ile, yani hiçbir bedel ödemeden gelir. Cenâb-ı Hak, ona imtihanda kullanacağı her şeyi bilâ-bedel lutfeder ve ondan bir şey ister:

KULLUK ve ŞÜKÜR

Yaratılış sebebimiz, Allâh’ı tanımak ve O’na kulluk etmektir. Hayatımızı O’nun tâlimatlarıyla yaşamamızdır. Bu emir ve tâlimatları yerine getirmemiz, bir taraftan da Rabbimiz ve Hâlıkımız’a karşı vefâ borcumuzdur.

Bu nimetler meccânen verilmiştir. Fakat, veriliş gayesine muvâfık kullanılıp kullanılmadıklarına dair her nimet için hesap sorulacaktır. Âyet-i kerîmede buyurulur:

ثُمَّ لَتُسْئَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ

“Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (et-Tekâsür, 8)

Bir mü’min; kulluk vazifelerini elinden geldiğince edâ ettiğini düşünse dahî, nâil olduğu nimetlerin şükrünü tam mânâsıyla îfâ ettiğini asla iddia edemez. Çünkü secdede bir ömür geçirse dahî, mazhar olduğu onca nimetten hangi birinin hakkını ödemiş olabilir ki?

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2019 Ay: Aralık, Sayı: 178

ŞÜKÜR İLE İLGİLİ BENZER YAZILAR