Allah ve Rasûlü’ne İtaat Etmemenin Pişmanlığı

İSLAM VE İHSAN

Allah ve Rasûlü’ne itaat etmemenin pişmanlığı ne olacak? Dünyada iken itaat etmeyen kullar ahiret ne ile karşılacak? O gün ne diyecekler? İşte cevabı…

Âyet-i kerîmelerde buyurulur:

“(Cehennemlikler) yüzleri ateşte evirilip çevrildiği gün;

«Eyvah bize! Keşke Allâh’a itaat etseydik, Peygamber’e de itaat etseydik!» derler.” (el-Ahzâb, 66)

“O gün, zâlim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der:

«Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım!»” (el-Furkān, 27)

İnsanlığı cennetin yollarına götürecek tek yol, «Sırât-ı müstakîm»dir. Sırât-ı müstakîm, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’dir.

Bu hakikati bir hadîs-i şerifte şöyle ifade buyurur:

“–İstemeyenler dışında, ümmetimin tamamı cennete girer.”

Bunun üzerine;

“–Ey Allâh’ın Elçisi! Cennete girmeyi kim istemez ki?” denildi.

Peygamber Efendimiz şöyle îzah buyurdu:

“–Bana itaat edenler cennete girer, bana karşı gelenler cenneti istememiş demektir.” (Buhârî, İ‘tisâm, 2)

Allah Rasûlü’ne tâbî olmadığına bin pişman olanların hüsran dolu ifadeleri; günümüzde Fahr-i Kâinât Efendimiz’in şerefli sözlerini hafife alan, onları yalan ve uydurma sayan nâdanları da derin bir ürperişe sevk etmelidir.

Esas hayat, âhirettir. Dünya, âhiretin hazırlık yurdudur. Ömür, insana bu gayeyle verilmiş bir sermâyedir. Bu hakikatlerden gafil bir şekilde ömür sürenler, elbette âhirette büyük bir pişmanlığa dûçâr olacaklardır.

Dünya dershânesine gelenlerin dersi;

«Cenâb-ı Hakk’a kulluk»tur. (Bkz. ez-Zâriyât, 56)

Tefsirî ifadesiyle;

«Cenâb-ı Hakk’ı kalpte tanıyabilmek»tir. (İbn-i Kesîr, IV, 255)

Ancak bu kulluğun ve «mârifetullâh»ın hakkıyla edâ edilebilmesi için; şerîatin kemâle erdirilmesi, İslâm’ın, hayatın her safhasına intikal ettirilmesi, feyizle tatbik edilmesi zarûrîdir. «Müslümanım!» demek kâfî değildir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de 258 yerde muhtelif kalıplarda bize dâimâ takvâ telkin buyurulmaktadır.

Hâsılı;

Kul, müttakî olacak, mükemmel olacak ve muhteşem olan cennete lâyık hâle gelecek…

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2019 Ay: Ağustos, Sayı: 174