Allah Kimlere Lütuf ve İhsanda Bulunur?

HİZMET

Şeyh Sâdî Hazretleri buyurur: “Allâh’ın sana lûtuf ve ihsanda bulunmasını istiyorsan, o Allâh’ın kullarına iyilik et.”

İNFÂK ET Kİ İNFÂK OLUNSUN

Yaratanʼdan ötürü yaratılanlara merhamet, Hâlıkʼın şefkat nazarıyla mahlûkâta bakış; ilâhî rahmet, mağfiret, rızâ ve muhabbeti celbeden yüce bir ahlâktır. Rabbimiz kullarına lûtuf ve ihsanlarda bulunduğu gibi, müʼmin kullarının da muhtaç insanlara, hattâ bütün mahlûkâta ikram ve ihsanda bulunmalarını arzu etmektedir. Nitekim âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

“…Allâh’ın sana ihsân ettiği gibi, sen de ihsân et!..” (el-Kasas, 77)

Bir hadîs-i kudsîde de:

“Ey Âdemoğlu! (Allah için) infâk et ki, sana da infâk olunsun!” buyurmaktadır. (Buhârî, Tefsîr 11/2, Nafakât 1)

Yine Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de kendisini en çok “Rahman” ve “Rahîm” sıfatlarıyla tanıtmaktadır. Sevgili Rasûlʼünü de “âlemlere rahmet” olarak gönderdiğini bildirmektedir. Dolayısıyla, ilâhî ve nebevî ahlâk ile ahlâklanan bir müʼminin; merhamet, şefkat ve bunların fiilî tezâhürü olan “infak, fedakârlık ve hizmet”ten uzak bir hayat yaşaması düşünülemez.

İMÂNIN İLK MEYVESİ

Zira îmânın ilk meyvesi merhamettir. Merhamet, başkalarının mahrumiyetini yüreğinde hissederek onların yardımına koşmaktır. Eldeki nîmet ve imkânları, onlardan mahrum bulunanlarla Allah rızâsı için paylaşabilmektir.

Bir gün Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Nefsim kudret elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki, birbirinize merhamet etmediğiniz müddetçe Cennetʼe giremezsiniz. buyurmuşlardı.

Ashâb-ı kirâm:

“–Yâ Rasûlâllah! Hepimiz merhametliyiz.” dediler.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, sözlerini şöyle îzah etti:

“–Benim kastettiğim merhamet, sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir. Bilâkis bütün mahlûkâta şâmil olan merhamettir, evet, bütün mahlûkâta şâmil merhamet!..” (Hâkim, IV, 185/7310)

Diğer bir hadîs-i şerîflerinde de Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Merhamet edenlere Rahmân olan Allah Teâlâ merhamet buyurur. Siz yeryüzündekilere şefkat ve merhamet gösteriniz ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin!” buyurmuşlardır. (Ebû Dâvûd, Edeb, 58/4941; Tirmizî, Birr, 16/1924; Ahmed, II, 160)

Bu bakımdan, Cenâb-ı Hakkʼın rahmet ve inâyetine nâil olmayı ümîd eden hiçbir mü’min; merhamet mahrumu ve katı kalpli olamaz. Başta “insan” olmak üzere mahlûkattan hiçbirinin sesli veya sessiz feryâdına bîgâne kalamaz, elinden gelen hiçbir iyilik ve hayrı esirgeyemez.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2016 – Şubat, Sayı: 359, Sayfa: 032