Allah Katında Kim Daha Üstün?

İSLAM VE İHSAN

Kalplerdeki takvâ duygusunun kimde daha yüksek olduğunu, dolayısıyla kimin daha hayırlı olduğunu ancak Allah Teâlâ bilir. Bunun içindir ki Rabbimiz, âyet-i kerîmede şu îkazda bulunur: “Ey mü’minler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha hayırlıdır…” (el-Hucurât, 11)

Cenâb-ı Hak, insana rûhundan üflemiş [1] yâni “ilâhî vuslat”a nâil olma istîdat ve kâbiliyetleri ihsân etmiş, onu mükerrem olarak ve “ahsen-i takvîm” üzere yaratmıştır.[2] Bu sebeple de kullarını çok sevmekte ve onların Âdem -aleyhisselâm-’ın yaratıldığı cennete nâil olmalarını arzu etmektedir. Bu yüzden, Allâh’ın yaratıp kıymet verdiği kullarını hor görmek, yâni ibâdullâhı istihkâr etmek, çok çirkin ve mahzurlu bir davranıştır!

KİMİN ÜSTÜN OLDUĞUNU YALNIZ ALLAH TEÂLÂ BİLİR

Hakikatte Allah katında kimin ne durumda olduğunu kimse bilemez. Cenâb-ı Hak, üstünlüğü takvâ şartına bağlamıştır. Takvâ da kalptedir. Kalbin pencereleri ise sadece Allâh’a açıktır. İnsanların kalplerini yarıp bakmak mümkün olmadığından, Hak katında kimin daha üstün olduğunu anlamak da imkânsızdır.

Bu hususta Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle îkâz eder:

“Saçı-sakalı birbirine karışmış, eski püskü elbiseler içinde, kimsenin îtibâr etmediği niceleri vardır ki, Allâh’a yemin etse, Allah onun yeminini boşa çıkarmaz.” (Tirmizî, Menâkıb, 54/3854)

“Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar hem zayıf oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin ehemmiyet vermediği, fakat «şöyle olacak» diye yemin etseler, isteklerini Allâh’ın gerçekleştireceği kimselerdir.

Size cehennemliklerin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Katı kalpli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimselerdir.” (Buhârî, Eymân 9, Tefsîr 68/1, Edeb 61; Müslim, Cennet 47)

MÜSLÜMANA YAKIŞAN DAVRANIŞLAR

O hâlde bir müslümana yakışan, Allâh’ın kullarına karşı hüsn-i zan beslemek, hürmetkâr olmak, onlara değer vermek ve güzel muâmelede bulunmaktır. Bu hususta Cenâb-ı Hakk’ın mü’minlere kesin emri şu şekildedir:

“Ey mü’minler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha hayırlıdır. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lâkaplarla çağırmayın. Îmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zâlimlerdir.” (el-Hucurât, 11)

Dipnotlar: 1) Bkz. el-Hicr, 29; Sâd, 72.  2) Bkz. el-İsrâ, 70; et-Tîn, 4.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Asr-ı Saâdet’ten Günümüze Faziletler Medeniyeti-2, Erkam Yayınları