Allah Katında Kendini Küçük Düşüren Kimse

İbadet Hayatımız

Kulu Allah'ın (c.c) katında küçük düşüren hadise nedir? Kul ne yapar da Allah (c.c) katında küçük düşer? Kulu küçük düşüren amel...

Abdülkâdir Geylânî Hazretleri buyurur:

“Kim ki nefsine bir kadir-kıymet payı ayırırsa, bilsin ki bu takdirde kendisinin kadri-kıymeti yoktur!”

Gurur ve kibre kapılarak kendini büyük gören, hakîkatte Allah indinde kendini küçük düşürmüş olur. Kim ki kusur ve noksanlarının farkında olmaz, Allâh’ın sonsuz kudret ve azameti karşısında bir “hiç” hükmünde olduğunu idrâk etmezse, kendisine bir kıymet ve kudret izâfe etmiş olur. Bu ise Cenâb-ı Hakk’ın “Kibriyâ/büyüklük, azamet” sıfatına ortaklığa kalkışmak demektir. Lâkin tevhîd akîdesinin ortaklığa aslâ tahammülü yoktur.

KİBRİN İLK TEMSİLCİSİ

Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de, kibrin ilk temsilcisi olarak iblis gösterilmektedir. O, Cenâb-ı Hak’tan gelen; “Âdem’e secde et!” emri karşısında büyüklük taslamış, neticede bu kibri onu küfre sürüklemiştir.[3] Allah Teâlâ, iblisin bu davranışına karşı:

“…Böbürlendin mi, yoksa gerçekten yücelmiş olanlardan mısın?” (Sâd, 75) buyurmuştur. Böylece onun secde etmeyişinin gerçek bir yücelikle alâkası bulunmadığını ve sadece büyüklük kuruntusundan kaynaklandığını beyân etmiştir.

Yüksek mânevî derecelere ermiş olan Bel’am bin Bâûra da nefsine uyup benliğin pençesinde perişan oldu.

Yine Kârun, Allâh’ın lûtf u keremiyle ihsan ettiği nîmetleri kendine izâfe ederek, “Ben kazandım.” dedi, şımarıp azgınlaştı. O da dayanıp güvendiği bütün servetiyle yerin dibine gömülerek kahroldu gitti.

Demek ki büyüklenip gururlanan kimseyi, Allah Teâlâ rezil-rüsvay eder, hor-hakir kılar. Buna mukâbil, hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere:

“Allah rızâsı için alçak gönüllü olanı, Allah yüceltir.” (Müslim, Birr, 69)

Bu yüzden bizler de, herhangi bir nîmet veya muvaffakıyete eriştiğimizde, bir sâlih amel işlediğimizde, bir hayır-hasenatta bulunduğumuzda, bundan nefsimize pay çıkarmamalı; bilâkis hiçlik, mahviyet ve acziyetimizi îtirâf ederek Cenâb-ı Hakk’a şükretmeliyiz. Unutmayalım ki bizler bu dünyaya arz-ı hâl için geldik, arz-ı endâm için değil!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2019 – Nisan, Sayı: 398, Sayfa: 032