Allah Hakkı ve Kul Hakkı Nedir? Aile İçi Hak ve Sorumluluklar Kul Hakkı Kapsamına Girer mi?

Sorularla İslam

Aile fertlerinin geçimini sağlamakta, bazı erkekler cimri davranıyor, eşini ve çocuklarını maddi sıkıntı içinde bırakıyor. Bu gibi eksiklikler kul hakkına girer mi?

Allah hakkına inandığı halde, bunları yerine getirmeyen “âsî mü’min” sayılır. Cenâb-ı Hak onu dilerse affeder, dilerse azap eder. Kul hakkı insanlar arasındaki haklar olduğu için, bu konuda haksızlık yapan kimse tevbe ve istiğfar etmekle bu haklardan kurtulamaz. Hak sahibi ile helâlleşmesi gerekir.

ALLAH HAKKI NEDİR?

Allah Teâlâ’ya yaklaşma, O’nu yüceltme, dinin esaslarını veya toplum maslahatlarını gerçekleştirme özelliği bulunan haklara “Allah hakkı” veya “hukûkullah” denir. Namaz, oruç, hac, zekât, cihad, iyiliği emretmek ve kötülüklerden menetmek, kurban kesmek gibi ibadetler Allah haklarındandır. Kur’ân ve sünnette açıklanan had cezaları da bu kapsama girer. Umuma açık mescidler, yol, deniz ve nehir gibi topluma ait ortak kullanım hakları da Allah hakkı niteliğindedir. Allah hakları af, sulh veya kaldırma ya da düşürme ile düşmediği gibi, bunların başka bir bedelle değiştirilmesi de caiz olmaz. Ancak zaruret veya özür hallerinde İslâm’ın getirdiği kolaylıklar ve muaflıklar bunun dışındadır. Hasta veya yolcunun orucu kazaya bırakması, seferinin namazı kısa kılması, çok yaşlı veya sürekli hasta olanın oruç yerine fidye vermesi bu kolaylıklar arasındadır.[1]

KUL HAKKI NEDİR?

İnsanlar arasında cereyan eden birtakım haklara da “kul hakkı” denir. Bunlar kişilerin maslahatını korumayı hedef alan haklar olup, bazı hallerde bunların yerine bir bedel geçebilir veya hak sahibinin düşürmesi ile düşebilir. Bir kimsenin mal varlığı üzerindeki tasarruf hakkı, satıcının satış bedelini, alıcının da satın aldığı malı kabzetme hakkı, evli kadının ve çocukların nafaka hakkı ile küçük çocuk üzerindeki bakım (hıdâne) hakkı veya velâyet hakkı “kul hakkı” niteliğindedir. Bu hak mal, can, ırz, nesil ve aklı korumak gibi genel nitelikli haklardan da olabilir.

Kul haklarından bir bölümü af, sulh, ibra veya mubah kılma düşürme veya başka bir bedele dönüştürmeye elverişlidir. Meselâ bir kadın kocasından olan nafaka hakkını almaktan vazgeçebilir, bunda indirim yapabilir ya da bunu başka bir bedele dönüştürebilir. Anlaşma yoluyla bunlar caiz olur.

Ancak kişinin şahsına bağlı olan “özlük hakları” hak doğmazdan önce düşürmeye elverişli değildir. Evlenme, boşanma, nafaka, velâyet gibi hakları, bu hakların sahibi olan kimsenin önceden düşürmesi geçerli olmaz. Buna göre bir kimse hiç evlenmemek veya bir kadın kocasından nafaka almamak üzere, henüz evlenmeden önce sözleşme yapsa, böyle bir hak düşürmesi geçerli olmaz. Yine bir babanın küçük çocuğu üzerindeki velâyet hakkını düşürmesi de böyledir.

Allah hakkına inandığı halde, bunları yerine getirmeyen “âsî mü’min” sayılır. Cenâb-ı Hak onu dilerse affeder, dilerse azap eder. Kul hakkı insanlar arasındaki haklar olduğu için, bu konuda haksızlık yapan kimse tevbe ve istiğfar etmekle bu haklardan kurtulamaz. Hak sahibi ile helâlleşmesi gerekir. Aksi halde kıyamet günü hak sahibi hakkını ister. Allah Teâlâ’nın hak sahibini hoşnut ederek hakkından vazgeçirmesi dışında bu hakların düşmesi mümkün olmaz. Çünkü o dehşet gününde kişi kendini kurtarabilmek için, kimde hak alacağı varsa, bunu almaya çalışacaktır. Dünyada hakkı hukuku gözetmeyen aile fertlerinin âhiretteki durumları Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatılır:

“İşte o gün kişi, kardeşinden, anasından, babasından, karısından ve çocuklarından kaçar. Çünkü o gün herkesin, kendine yetecek bir işi ve meşguliyeti vardır!” [2]

Dipnotlar:

[1]. Serahsî, Mebsût, IX, 185; Kâsânî, Bedâyi’, VII, 52 vd.; Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuh, IV, 13, 14. [2]. Abese, 80/35-37.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları